Halime Özdemir, "Kim Peygambere İtaat Ederse" isimli makalesi okuyucularına sundu.

“Ben” kavramının hakim sürdüğü bir dünyada her konu ve kuralın da “bana göre” yorumlanıp yaşandığı bir yüzyıla denk geldik. Bu konulardan birini de itaat ve itaatsizlik, bir anlamda saygı ve saygısızlık kavramları oluşturmaktadır. Her bir kavram, kişinin tercihine göre şekil alarak o kişinin isteğine göre içi doldurulmaya çalışılmakta daha da önemlisi yaşanmaktadır. Bu sebeple kavramların içerisi kendi görüş açımıza, günün modasına göre dolup dolup boşalıyor. Oysa bunda bizim etkimiz olmalı mı olmamalı mı? Biz Müslüman isek – ki elhamdülillah Müslümanız- tâbi olmamız gereken kurallar ve kaideler mevcut. Çünkü Rabbimiz Teala hayatı kendimize göre yaşamayalım diye Kutsal Kitap Kur’an-ı Kerim’i nazil etmiştir. Oysa çağın insanı, her şeyi bildiğini varsayarak hayatı da kendine göre şekillendirme noktasında zirveden aşağıya inmeyi pek tercih etmemekte hatta hep zirvede mücadele vermektedir. Bu konulardan biri de hiç şüphesiz Peygambere itaat mevzusu.

Her peygamber, başta kendi kavmi sonra ise tüm dünya olmak üzere belli bir görev için gönderilmiştir. Bu görev; “Peygamberin görevi, tebliğ etmekten ibarettir...” (Mâide 5/99) ayetinde geçtiği üzere açık ve nettir. Bu görev dolayısıyla her peygamber kendisine vahyedilen dini, ümmetine bildirmekle sorumludur. Bundan sonra ise ümmete görev düşmektedir. Ve asıl can alıcı nokta ise burasıdır. Çünkü her bir peygamber görevini eksiksiz bir şekilde yerine getirirken ümmetler ise tabi olmak -veya itaat etmek de diyebiliriz- konusunda maalesef bencil duygularla hareket ederek kendine göre bir hayat yaşamaktadır. Oysa din(ler) ümmetlerinden tam olarak ne ister? Bu sorunun cevabı düşünülmezse bu keyfiyet mevzusu asla terk edilmeyecektir.

Oysa bu konudaki ayetler, kerim kitapta açık ve net bir şekilde yer alır: “Peygamber’e itaat eden, Allah’a itaat etmiş olur. Kim de itaatten yüz çevirirse aldırma! Çünkü biz seni, onların üzerine bekçi olarak göndermedik.” (Nisâ 4/80) Allah’a itaatin yolu, peygambere itaat etmekle başlar. Peygambere itaat olmayan yerde, Allah’a itaatten bahsedilemez. Bu ve benzeri ayetler mevcuttur. Mesela bir diğerinde de şöyle buyurur Rabbimiz: “Ey iman edenler! Allah’a ve Rasûlü’ne itaat edin. Söylediklerini işitip durduğunuz halde ondan yüz çevirmeyin!” (En’âm 6/20) İtaatte ayetlerden de anlaşıldığı üzere duyulunca, okununca tabi olmak var. Görmezden gelmek veya yüz çevirmek yasaktır, haramdır.

Bu hafta, mevlid-i nebi haftası. Çarşamba günü Mevlid Kandili. Yani Hz. Peygamber (sav) Efendimizin dünyaya gelişlerinin seneyi devriyesi. Bu sebeple herkes ama herkes veya başka bir ifade ile her Müslüman kimliğine sahip olan birey, “acaba ben bu dinin peygamberini ne kadar tanıyorum/ne kadar tanımıyorum?” diye kendisine sorması gerekir. Bana göre kandiller bu şekilde idrak edilmeli. Aksi halde gelip geçen özel günler bizde bir etki bırakmayacaktır. Günün anlamı, onu idrak etmekle etkiye sahip olur.

Tanımak gerekir sevmek için veya nefret etmek için. Her iki duygu da insana özgüdür. İnsan tanıdıkça ya sever ya da uzaklaşır. Mevzu Hz. Peygamber olunca sevmemek zaten mümkün değil. Çünkü bütün alemlere gönderilmiş bir elçi hiç şüphesiz sevgiyi de beraberinde getirmiştir. Bu yılki mevlid-i nebi haftasının teması, “Hz. Peygamber ve Aile Ahlakı”. Mesela peygambere itaat etmek isteyen her Müslüman, Hz. Peygamber’in ailesi ile ilgili yaptığı ve söylediği uygulamaları yapması gerekir. Hayatında uygulamayan sadece ve sadece sözle hareket edilen bir dünyada, itaat gerçekleşmiş olur mu? Takdir sizin.

Mesela şu hadis-i şerifi arkasına alan veya görmezden gelen bir kişi, acaba itaat etmiş olur mu? “Sizin en hayırlınız ailesine en güzel şekilde davranandır. Ben, aranızda ailesine en güzel davranan kişiyim.” (Tirmizî, Menâkıb, 63) Çağımızın en önemli problemlerinden biri ailelerin gitgide ya küçük bir topluluğa dönüşmesi veya kaybolmasıdır. Aileye dair, eş ve çocuklarla başlayan ve daha geniş bir şekildeki bireyleri de içerisine alan mefhumun içerisi ne kadar dolu ve Hz. Peygamber’in hangi uygulamasına göre hayatlar şekilleniyor? Değişen dünyada aile mefhumunu değiştiren her bir birey, bunun vebalini Allah’a nasıl ödeyecek ve hesabını nasıl verecektir? Aile konusunda faili olduğunuz her bir eylem veya söylem, acaba Hz. Peygamber’e kişinin itaat ettiğini gösterir mi?

Peki ama ya itaat etmezsek ne olur? Böyle bir hakkımız var mı? Öncelikle böyle bir hakkımız yoktur. Eğer bir kişi Müslüman ise bu ayetin hakkını vermek zorundadır. Ve nihayetinde kazançlı olmanın yolu da bu ayetin hakkını vermekle gerçekleşir. “Ey iman edenler! Allah’a itaat edin, Peygamber’e itaat edin de sakın amellerinizi boşa çıkarmayın!” (Muhammed 47/33) Takdir sizin… Ya itaat ya isyan?

Hepinizin Mevlid Kandilini tebrik ederim.

Haftanın Kitap Tavsiyesi: Hadislerle İslam I-VII, Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları, Ankara 2014.