Yunus Türkölmez, "İzmir'den Mudanya'ya 2" başlıklı makalesini okuyucularına sundu.

İzmir’den - Mudanya'ya 2 (Mudanya Öncesi Yaşananlar. 9 Eylül’den - 3 Ekim’e)

Öte yandan biz daha ordularımızı Boğazlar üzerine harekete geçirmeden önce İstanbul’da bulunan İngiliz Generali Harrington’un (İtilaf Devletlerinin İstanbul İşgal Komutanı) Türkler Boğazlara ve tarafsız mıntıkaya ilerleyeceklerdir. Bütün müttefikler buna karşı beraber bir cephe kuralım tarzında bir teşebbüsü olmuştur.

Bu müşterek teşebbüsten sonra siyasi olaylar gelişmeye başlar. İlk olarak Fransız Yüksek Komiseri General Pelle, 18 Eylün 1922 tarihinde Mustafa Kemal ile görüşmek üzere İstanbul’dan İzmir’e gelmişti. (Bu kişi aynı zamanda Lozan Konferansının 2.bölümüne Fransa delegesi olarak katılmıştır)

Bu durum Harrington’un teşebbüsünün Fransa hükümeti tarafından ele alınmış olduğunu gösteriyordu. Ancak Fransız Umumi Efkarı, Anadolu Harekatının zaferle neticelenmesinden dolayı aşikâr bir şekilde bize teveccüh gösteriyordu. O nedenle Fransızlar araya girerek bir sulh yolu bulmak için çareler aramaya başlamıştı. General Pelle, Başkumandan Mustafa Kemal Atatürk’e Boğazlarda tarafsız Bölgeye tecavüz edilmemesini teklif ediyor. O tarihte ordumuz henüz Boğazlara doğru yürüyüş halinde.

Başkumandanımız Atatürk, Fransız Yüksek Komiseri General Pelle’ye şu cevabı veriyor:

“Mütareke askeri harekatın durdurulmasıdır. Mütareke yapılması Trakya’nın tahliyesine bağlıdır. Halbuki düşman ordusu karşımızdan çekilmiş, fakat Trakya’da toplanmaktadır. Zaman bırakırsak toplanırlar, tekrar birtakım müdafaa tertiplerine girmek için ordu olarak kendisini gösterecek bir vaziyet alabilirler. Bunu önlemek lazımdır. Galip gelen kumandanın takip vazifesi ile düşmanın bu gibi hareketlerinin bertaraf edilmesi lazımdır.”

Atatürk bu nazariyeyi, son derce açık, net ve sert bir şekilde ifade ederek generali ikna eder. Esasında zaten bu sırada Fransızlar; Boğazların tarafsız bölge olarak itilaf Devletlerinin elinde kalması şartıyla Trakya’nın tahliyesini öngören bir mütareke yapmak fikrine yakın bir durumdalarmış. Fakat bu fikirlerini bizden gizli tutuyorlardı. Atatürk doğrudan kesin bir şekilde bu meselenin ruhu üzerine yüklenip ısrar edince bunu müsait karşılıyor ve bunun için çalışacaklarını söylüyor.

Bu hal itibarıyla o günlerde daha kıtalarımız İngilizlerle temas hattına ulaşmadan evvel Trakya’yı tahliye etmeleri şartıyla bir mütareke görüşmesine başlanabileceğini duyurmuş oluyorduk. Esasında daha büyük zaferimiz öncesi Ankara’da iken yapılan tüm dış temaslarda ve resmi tebligatlarımızda Trakya’nın tahliyesini de şart sayıyorduk.

2.Ordumuzun Çanakkale’ye, 1.Ordumuzun ise İstanbul hedef olmak üzere İzmit’e doğru ilerlemesi işgal kuvvetleri komutanlarını telaşa düşürdü. Bir taraftan Fransız generali Pelle, İzmir’e gönderiliyor, diğer yandan İstanbul’daki işgal kuvvetlerinin İngiliz- Fransız ve İtalyan Yüksek Komiserleri adına Ankara’daki TBMM Hükümetine bir nota gönderiyorlardı.

18 Eylül 1922 tarihli notada; “Fransa, Büyük Britanya ve İtalya hükümetleri müstakbel sulh muahedesi hükümlerine tesir icra etmeksizin, müttefikler tarafından elyevm (bugün/hâlâ) işgal edilmekte olan İstanbul ile Boğazlar Mıntıkasının bitaraflılığının muhafaza edilmesini şayanı arzu addederler.

Bağlı oldukları hükümetler adına, TBMM Hükümetinden yukarıda söylenen mıntıkanın bitaraflılığına riayet edeceğini…” bildirmesi istenir.

Oysa daha biz İzmir’e girmeden önce İngiltere hükümetinin, Türklerin ilerlemesini durdurmak için müttefikler birlik olamasa dahi, gerekirse tek başına muharebeye girme ihtimalini uzun boylu tetkik ettiğini sonardan öğreniyorduk.

İngilizlerin, Boğazları zorlama ihtimalimize karşı, müttefikleriyle birlikte hareket etme arzularına rağmen, Fransızlar ve İtalyanlar bizimle yeni bir savaş çıkarılmasını pek arzu etmiyorlardı. Ama buna rağmen İngiltere, Dominyonlarına müracaat ederek tek başına Boğazları savunma arzusunu iletiyordu. (Dominyon: Britanya İmparatorluğu’na bağlı ama büyük ölçüde özerk olan ülkeler)

Dominyonların bir kısmından yarım ağızla muvafakat cevabı alabilseler de, umumi olarak geri kalanı ve tüm dünya Türklerle yeni bir harp çıkmasına sıcak bakmıyorlardı. Hafif tabirler kullanmaya çalışıyorum ama İngiliz hükümeti, Başbakan Loyd George’nin bizimle yeni bir harp başlatmak için sarfettiği çabalara rağmen bir neticeye varamıyor ve başvekilinin vaziyeti sarsılıyordu.

General Pelle’nin Atatürk’le yaptığı görüşmeden Trakya’nın ve İstanbul’un bize hemen teslim edileceğine dair ümit verici bir netice çıkmadı. Biz de bunun üzerine Boğazlara karşı başlattığımız askeri hareketin hızlandırılması kararını aldık. Ve ardından 2.Orduya bağlı birliklerimiz Çanakkale önlerine vardılar.

General Pelle’den bir süre sonra Fransız diplomat Franklin Bouillon (Ankara Antlaşması'nı Fransızlar adına imzalayan Fransız diplomat, eski devlet bakanı) müttefik hükümetler namına Atatürk’le görüşmek üzere İzmir’e geldi. Aynı günlerde bir sulh konferansı toplanıncaya kadar mütareke yapılması huşunda bir davet aldık.

23 Eylül 1922 tarihli mütareke davetli notta şöyle yazıyordu: “Üç müttefik hükümet Venedik’te veya başka bir yerde toplanarak Türkiye murahhaslarından maada (delegelerinden başka) İngiltere, Fransa, Japonya, Romanya, Sırp-Hırvat-Sloven ve Yunanistan hükümetlerinin temsil edileceği bir konferans bilatehir selahiyeti kâmileyi (ertelemeksizin tam yetkiye) haiz bir murahhas göndermeye amade (hazır) olup olmadığının işarını TBMM hükümetinden rica ederler.”

Bu davet yazısının devamında konferansın Türkiye ile Yunanistan arasında kesin ve nihai bir sulh anlaşması ile iştigal edeceği ve tartışma konusu olan yerler i ve hudutlar için (Trakya, Boğazalar ve İstanbul) Ankara hükümetinin taleplerini bir sonuca bağlamasının öngörüldüğü söylenmektedir.

Ayrıca sulh başladığı andan itibaren, İstanbul’un boşaltılacağı konusun taahhüt edilirken, Türkiye’nin Milletler cemiyetine kabulü için çaba sarf edeceklerini de belirtirler.

Ancak tek bir şartları vardır. O da bu süre zarfında Türklerin Boğazları ve Marmara denizini öte (yani Trakya’ya) geçmemeyi taahhüt etmesini istemeleridir. Bu konuda mevzubahis olacak hattın tayini için Mustafa Kemal Paşa ile müttefik generallerin İzmit veya Mudanya’da derhâl bir araya gelmeleri aktolunabilir denmektedir.

Biz Mudanya öncesi Çanakkale ve İstanbul Boğazlarına sürdüğümüz kıtaatın bir vaka çıkarmadan İngilizler ile göğüs gögüse temasa gelmelerini tehlikesizce sağlamış durumdaydık. Şimdiye kadar uyguladığımız askeri politika, bir defa daha isabet görmüş oluyordu.

Bu suretle müttefikleri, harbi uzatacak bir tutum peşinde olmaktan, İzmir etrafında dönen bir müzakere etmekten, Boğazlar etrafında dönen bir mütarekeyi düşünmeleri noktasına getirmiş ve çaresiz bunu düşünmek zorunda oldukları noktasına getirmiştik.

Müttefiklerin 23 Eylül tarihli bu notalarına, 29 Eylül’de cevap verdik. Bu esnada Başvekil Rauf Bey, Hariciye Vekili Yusuf Kemal Bey ve Ali Fuat Paşa da İzmir’e gelmişlerdi. Hariciye Vekili imzası ile gönderilen cevabi notayı ben (İsmet İnönü) kaleme aldım.

Bu cevaben notamızda özetle şöyle demiştim. “Mösyö Franklin Bouillon’un verdiği teminata itimat ederek ordularımızın kesintisiz süren ileri hareketi şimdilik durdurulmuştur. Ancak, Trakya’nın, Yunan Ordusunun idaresi altında bir gün dahi fazla devam hayatı, asla kabul edemeyeceğimiz bir ıstıraba sebep olmaktadır.

Bu nedenle Edirne dahil olduğu halde, Meriç’in garbına kadar Trakya’nın derhal tahliyesiyle TBMM hükümetine teslimi gerekmektedir. İş bu müstacel (ivedi) hususları kararlaştırmak üzere, Mudanya’da müttefik generalleriyle bir konferans akdi sizlerin de arzu ve teklifleriniz üzere 3 Teşrinievvel (Ekim) 1922’de toplanması teklif olunur.

Mudanya Konferansına tarafımızdan Garp Cephesi Orduları Kumandanı İsmet Paşa bizzat memur edilmiştir. Önerilen tarih münasip görüldüğü takdirde konferansa katılmaya memur edilen generallerin tayinini ve bu durumun tarafımıza yazılı olarak bildirilmesini rica ederim.”

Bir not da biz ekleyelim ve yazıyı burada bitirelim. Aynı gün yani 29 Eylül 1922’de Franklin Bouillon de, Fransa Başbakanı Poincare'a yazdığı telde “Mustafa Kemal'le 4 saat görüştüğünü kendisinin askerini zor zapt ettiğini” gördüğünü bildirir.

Kaynak: “İsmet İnönü’nün Hatıraları. Lozan Antlaşması 1”. 9 EYLÜLDEN MUDANYA KONFERANSINA. Cumhuriyet Kitapları. Ağustos 1988.İstanbul. Sayfa: 19-26.