Yunus Türkölmez, “Anne Yüreğini Önemsemeden Atılan Nutuklar, Sloganlar” başlıklı makalesini okurlarına sundu.

Kastamonu ziyaretlerimden birinde buluşarak yazar Mümtaz Tiftik ile birlikte çay, kahve içtiğimiz, sohbet ettiğimiz değerli eğitimci ve yazar Mehmet Sayan’ın “Şehidini Bekleyen Baba” isimli kitabında duygu yüklü insan hikayeleri arasında öyle biri var ki yüreğimi dağlamıştı, hem de çok derinden. Hikâyeden şu kısa alıntıyı okuyunca sanırım sizler de bana hak vereceksiniz!

Hikâyenin başlığı “Bir Şehit Annesinin Anneler Günü” … Hikâyede eşini erken yaşta kaybeden ve 10 yaşındaki oğluyla yaşamına devam eden ve oğlunu zor şartlarda okutan ama atanamayan bir öğretmen olarak yaşadıkları sıkıntıları anlatan bir hikâye bu.

Atanamayan öğretmenler sorunu ülkemizin kanayan bir yarası. Bu öğretmen arkadaşımız da bu sorunu aşabilmek için çareyi polis olmakta bulur. Derken ataması yapılır ve okuldan sevdiği kızla nişanlanır. Düğün hazırlıklarının yapılmaya başlanmıştır artık. Yaza düğünleri olacaktır.

Annesinin gözü artık daha fazla haberlerdedir., özellikle de şehit haberlerinde. Ya bir gün oğlundan da acı haberi alırsa…

Ve o gün gelip çatmıştı işte. Bir sabah erken saatte kapısının zili çalar. Merakla kapıyı açar ve karşısında iki erkek ve bir bayan polis görünce zaman duru sanki. Daha onlar “başınız sağ olsun, Oğuz’u kaybettik” demesini bitirmeden oracıkta bayılır ve gözünü hastanede açar.

Oğlunu törenle defnederler ama anne yüreği bu, o günden sonra dünya ona zindan olmuştur. O büyük acıyı yaşamış bir anne olarak televizyonlarda izlediği şehit haberlerindeki üst perdeden atılan nutuklardan ve sloganlardan sıkılır olmuştu.

“Şehitler Ölmez, Vatan Bölünmez” diye slogan atanları, acıları azaltmak için konuşan yetkilileri çok dinlemiştir ama artık o konuşmalar ve sloganlar onun için hiçbir mana ifade etmemektedir.

Derken bir gün evinin kapısı çalınarak bir şehit annesi olarak Anneler Günü etkinliğine davet edilir. Ertesi günü davet edildiği yere giderek tören alanında kendilerine ayrılan yere oturur ve töreni izlemeye başlar.

Kendisini davet eden dernek başkanı konuşma yapmaktadır.

“Şehitlik herkese nasip olmayacak büyük bir mertebedir. Şehit anneleri, evlatları şehit olduğu için gurur duymalı ve sevinmelidir…”

Bu sözler anneyi çok üzer ve törenin bitmesini beklemeden salondan ayrılarak oğlunun mezarını ziyarete gider ve onunla hasret giderir. Anne törendeki konuşmaya bir hayli tepkilidir ve bunu şöyle dile getirir.

“Bu sözler beni çok üzdü. Ne demek yani. Ben en kıymetli varlığım olan oğlumu kaybetmişim. O günden sonra da dünya bana zindan olmuştu. Ben bu duruma nasıl sevinebilirdim.”

Anneyi üzen ikinci bir konu ise; bu konuşmayı yapan hanım tanıdığı, bildiği bir ailenin kızıdır ve o aile iki oğlunu da askere göndermeyip bedelli olarak yaptırmıştı…

İşte annenin bu feryadı benim yüreğimi fazlasıyla etkilemiş ve bunu 9 Şubat 2024 tarihinde sosyal medya hesabımda paylaşmışım. Bugün yeniden bu yazıya dönüp bakmama sebep olan şey ise geçtiğimiz günlerde yaşadığımız askeri nakliye uçağının Gürcistan’da düşmesi ile şehit olan askerlerin cenaze töreninde yaşanan çok talihsiz bir olay…

Kamuoyunda büyük tepki çeken şey, bir şehit annesine, üstelik şehit Anneleri Dernek Başkanı da olan bir anneye bir kamu yöneticisi tarafından söylenen şu talihsiz söz. "Burası yeri değil, hadsizlik yapma, hadsiz konuşma! Burada cenaze var. Sen sadece bir şehit anasısın o kadar!”

Bu sözü söyleyen yetkili alandan uzaklaşırken çadırdaki diğer şehit yakınları “Konuştuğunuz bir şehit anası. Burada cenaze değil, şehidin şehadet töreni. Konuştuğunuz şehit anası, siz hadsizlik yapmayın” sözleriyle tepki gösterirler.

Diyalog biraz uzun ama sanırım bu kadarı yeter. İnsanın bu noktada eh sen yine de şanslısın anne diyeceği geliyor. Çünkü sana “sen sadece bir görev zayiatı annesisin” de diyebilirlerdi. Olumsuz bir şekilde halk kültürümüzde yerleşmiş olan bu benzetme sanırım resmi literatüre de girmiş bir tanımlama!

Bu yaşananları görünce yazıya bu eki yaparak sizlerle paylaşmak istedim.

***

Şehidini Bekleyen Baba…

Kitapta 47 ayrı hikâye mevcut. Başta kitaba ismini de veren “Şehidini Bekleyen Baba”olmak üzere her biri bir ötekinden daha duygu yüklü 47 ayrı insan öyküsü...

▪︎Atanamayan öğretmenler ve bu nedenle polis ya da uzman çavuş olmak zorunda olan eğitimli insanların ve ailelerinin dramı,

▪︎Geçim zorluğu nedeniyle gurbete göç eden namuslu insanların yaşamından kesitler,

▪︎Nerdeyse tüm hikayelerde yoksul aile çocuklarının daha ilkokul eğitiminde başlayan zorlu eğitim süreçleri,

▪︎Gecikmeli de olsa atanabilen öğretmenlerin yaşam çileleri,

▪︎Hâlâ yardımlaşma ve dayanışma duygusunu kaybetmemiş iyi komşuların varlığı,

▪︎Çocuk gelinlerin nasıl bir kanayan yara olduğunu anlatan hikayeler,

▪︎Eşlerine şiddet uygulayan erkekleri teşhir eden, kadına şiddet uygulamalarını teşhir eden, ardında yatan sebepleri fakatsız, amasız eleştiren, geride kalan yetimlerin dramını anlatan,

▪︎Soma ve Ermenek maden faciasında yitirdiğimiz madencilerin yaşamından ve ailelerinin yaşadığı dramlardan kesitler sunan hikayeler,

▪︎Özellikle şehit ailelerinin yaşadığı dramları, onların onurlu duruşlarını ama resmi söylemlerden, hamasi nutuklardan duydukları, ta içlerinde hissettiklerini,

▪︎Arada kendi yaşamından kesitler sunan hikayeleri...

Sevgili hocam kalemine sağlık diyorum.

“Bir Şehit Annesinin Anneler Günü”. Şehidini Bekleyen Baba, sayfa 81-83.

Kastamonu Belediyesi Yayını. Kasım 2022.

Anne Yüreğini Önemsemeden Atılan Nutuklar, Sloganlar (2)

Anne Yüreğini Önemsemeden Atılan Nutuklar, Sloganlar (1)