Yunus Türkölmez, “Kastamonu’da Milli Mücadele Dönemi Nümayiş ve Mitingleri” yazı dizisinin ikinci kısmını okurlarına sundu.
6- 12 Ocak 1920. Emperyalizmin İstanbul Planına Tepki…
Birinci Dünya Savaşının ardından Avrupa’nın Galip Devletleri Fransa -İngiltere – İtalya ve Amerika’nın da dahil olduğu geniş bir cephe Osmanlı Devleti ile yapılacak sözde barış anlaşmasının içeriğini konuşmaktadırlar.
Bu konu aslında ilk defa İngiltere Başbakanı Lloyd George ile Fransa Başbakanı Clemenceau ve heyetleri arasında 11 Aralık 1919’da Londra’da yapılan görüşmelerde ele alınır. Fransa, Padişah’ın İstanbul’da oturmasına izin verilmesini isterken, İngiltere, İstanbul’un milletlerarası bir otoritenin yönetimine verilmesi gerektiği tezini savunmaktadır. Yunanistan Başbakanı Venizelos ise Padişah’ın statüsü için “Vatikanvari” bir sistemin önermektedir. Fransa Başbakanı Clemenceau bu fikre şiddetle karşı çıkarak; “Doğu’da bir Papa yaratılmasına şiddetle karşıyım. Batı’da bir Papa’nın bulunması zaten yeteri kadar bir kötülük yaratmaktadır.” * (Bakınız emperyalist taslak dipnotu)
İşte bu haber ve niyetlerin basında yer alması ve İstanbul’da bazı devlet ricalinin de bu fikre taraftar olduğu haberleri alınınca Kastamonu halkı buna hemen tepki verir. Bir gün önceden Kastamonu Açıksöz gazetesinde yapılacak protestoyla ilgili “Yarınki Büyük Miting” başlıklı bir duyuru yayınlanır.
Duyuruda mitingin İzmir’in işgalinden sonra İstanbul’un da dinî bir payitahta çevrilerek boşaltılması ve saltanatın Anadolu’ya nakledilmesi hususunda hükûmet ricalinden birisinin sulh meclisine teklifte bulunacağı haberi alınması üzerine tertiplendiği bildirilerek halka şöyle seslenilmektedir.
“İzmir’siz ve İstanbul’suz bir Türkiye, kafası, kolları kesilmiş bir vücuda benzer. Ölmek herhâlde sürünmekten evladır. Bu haksız teklifatın nazar-ı itibara alınarak İstanbul’umuzdaki hakimiyetimiz nez’ olunduğu (çekilip koparıldığı) gün Türkiye de yok olmuş demektir.”
Ayrıca çağrı metninde; “Kânunusaninin on ikinci pazartesi öğle namazını müteakip saat sekizden ona kadar memleketin bilumum mekâtib-i resmiye ve gayr-i resmiye (mektep/okul) ve bütün dükkânları ve mağazaları kâmilen kapanacaktır” denilmektedir.

Mitingin yapılacağı 12 Ocak Pazartesi günü daha sabahtan bütün dükkânlar kapanmış ve ahali dalga dalga Nasrullah Meydanı’nda toplanmaya başlamıştır. Meydana sığmayan ahali kiremitliklere, meydana yakın evlere dolmuştur. Sofuzâde Tevfik ve Taşköprülü Müderriszâde Hilmi Efendiler tarafından kürsüden nutuklar atılmış ve ardından ulemadan Konyalızâde Hacı Mümin Efendi tarafından memleketin selâmeti ve necâtı uğrunda Türkçe bir dua edilmiştir. Ardından hep birlikte Hükûmet konağı önüne gidilir. Miting kararları Vali Cemal Bey’e takdim edilir. Kastamonu’nun münevver gençlerinden Tahsin Bey tarafından burada bir konuşma yapıldı. Daha sonrada Vali Cemal Bey halka bir konuşma yaparak bu kararları sadarete bildireceğini söyler.
Gazetenin ertesi günkü haberinde ise “mitingden sonra Dersaadet’teki Amerika, İngiltere, Fransa, İtalya, Japonya devletleri mümessil-i siyasileri cenaplarına protesto telgrafları çekildiği” bilgisi verilmiştir.
*(Emperyalist Taslak: 18 Ocak 1919 tarihinde başlayan Paris Konferansında konu yine gündemdedir. Yunanistan başta olmak üzere, Araplar, Ermeniler ve Kürtler hepsi Osmanlı İmparatorluğu topraklarından pay kapmak için Paris’e heyetler göndermişlerdi. Her biri, kendi ihtiraslarına ve hayal güçlerine göre Osmanlı topraklarından pay kopartmanın peşindeydi. Ama bu taleplerin çoğu aslında işgalci devletlerin politik amaçları ile ters orantılıydı.
Nitekim bu plan şu noktaya gelmiştir 18 Şubat 1920 günlü toplantıda, İngiltere, Fransa ve İtalya, Osmanlı Devleti’yle yapılacak barışın esaslarını bir taslak halinde konferans gündemine getirirler. Taslağa göre Trakya sınırı, Çatalca Hattı veya Midye-Enez çizgisi olacaktı. Boğazlar Türklerden alınıyordu ama İstanbul yine Osmanlı Devleti’nin başkenti olmaya devam edecek ve Padişah İstanbul’da oturabilecekti.

İzmir ve havalisi Osmanlı Devleti’nde kalmakla beraber, Yunanistan tarafından yönetilecekti. İzmir Limanı Milletler Cemiyeti’nin garantisi altında serbest liman olacak ve uygun bir kısmı da Osmanlı Devleti’nin kullanımına bırakılacaktı. Ermenistan’a Anadolu’dan toprak verilecek, fakat sınırı sonra çizilecekti. Osmanlı Devleti (veya Türkiye), Kürdistan, Mezopotamya, Suriye, Filistin ve Arabistan üzerindeki her türlü haklarından vazgeçecekti.)
7- 1 Şubat 1920. Maraş’ta Yaşanan Zulmü Protesto Mitingi 1:
Elbistan Merkez Heyetinden gönderilen bir telgrafta; “Maraş’taki kardeşlerimiz üç gündür Fransızların, Ermenilerin top ve mitralyöz ateş leri altında müsademeleri devam ediyor… Memleket ten eser kalmamaktadır. Ahvalden bahisle protesto edilmesini rica ederiz. Elbistan Heyet-i Merkeziyesi” şeklindeki bir çağrı üzerine harekete geçen duyarlı Kastamonulular yine Miting Nasrullah Camii Meydanı’nda bir protesto mitingi tertip ederler. Mitingde Hacı Mümin Efendi isimli bir Kastamonulu uzun bir konuşma yapar. Miting sonunda yine İstanbul’daki İngiltere, Fransa, İtalya ve Amerika siyasi temsilciliklerine protesto telgrafları çekilmiştir.
8- 17 Şubat 1920. Maraş’ta Yaşanan Zulmü Protesto Mitingi 2: Maraş’taki mezalime karşı Temsil Heyetinden gelen 12 Şubat tarihli bir telgrafla protesto yapılması istenmesi üzerine aynı konuda ikinci bir miting daha yapılır. Miting yine Nasrullah Meydanı’nda yapılmıştır. Miting sonunda yine Meclis-i Millî Rüesasına (başkanlarına), İstanbul’daki İtilaf Devletleri temsilcilerine, Osmanlı matbuatına kınama telgrafları çekilmiştir.
9- 17 Mart 1920. İstanbul’un Fiilen İşgalini Protesto Mitingi.
Osmanlının başkenti İstanbul itilaf Kuvvetlerince önce 13 Kasım 1918 tarihinde işgal edilmiş, şehrin stratejik noktalara el konulmuştu. Padişah bu duruma ses çıkarmıyordu. İşgal kuvvetleri sadece halka zulmetle kalmıyor, Osmanlı polis ve zabıta kuvvetlerini aşağılayıcı her türlü hakareti yapıyordu.
16 Mart 1920 Salı günü ise İstanbul’u resmen işgal ettiler. Bu kez tüm idareye el koymuşlardı. Padişah ve yönetiminden yine hiç ses çıkmıyordu ama halkın yüreği yurdun dört bir yanında başka çarpıyordu.
İşgalin hemen ertesinde 17 Mart Çarşamba günü Kastamonu Valisi Cemal Bey bir beyanname hazırlayarak yayınlar ve halka bir duyuru yapar. En önemlisi de aynı gün Mustafa Kemal Paşa’ya bir telgraf çekerek, Kastamonu Vilayetinin resmen Heyet-i Temsiliye emrine girdiğini ve Ankara’yı Hükûmet merkezi olarak tanıdığını bildirir.
Bahse konu telgrafta “Türk milletinin aşiretten yetiştiği ve başsız idare edilemeyeceği malumu âlînizdir. Düşmanın İstanbul’u fiilen işgali sebebiyle ortada fiilen ve hukuken bir Hükûmet kalmadığından, Heyet-i Temsiliye’nin Hükûmet-i merkeziye sıfat ve salâhiyetini takınması ve bu yapılmadığı takdirde her vilayetten gelecek ayrı bir sesin millî teşkilatı zaafa uğratabileceğini ve bugünden itibaren Kastamonu vilayeti Heyet-i Temsiliye’yi Hükûmet-i merkeziye addederek emirlerine girdiğini ve alacağı her emri tereddütsüz yapacağını arz ederim” denilmekteydi.

Vali Cemal Bey ayrıca vilayet geneline bu minvalde bir telgraf çekerek, emrindeki tüm idarenin yeni vaziyete göre hareket etmesini ister. Böylece tüm Kastamonu’da daha açık ve sağlam bir şekilde bağımsızlık için çalışmaya başlandı. Heyet-i Temsiliye’ye (TBMM açılması öncesi Mustafa Kemal önderliğindeki oluşum) gönderilen bu bağlılık o gün için çok önemli ve anlamlıydı. *
Bu duyuru ve gelişmeler üzerine Nasrullah Meydanı’nda düzenlenen geniş katılımlı mitingde memurların çokluğu dikkat çekmiştir.
Mitingi düzenleyenler, Belediye Reisi Hoca Tevfik, Müdafaa-i Milliye Reisi Ziyaeddin Efendi, Müftü Osman Nuri, Ticaret Odası Reisi Mehmet Ali, Gençler Kulübü Reisi Dr. Ferruh Niyazi, Muallimler Birliği Reisi Behçet Bey’dir.
Mitingde Belediye Başkanı Sofuzade Tevfik Bey de bir konuşma yapmıştır. Miting sonunda Antalya’da bulunan İtalya Siyasi Temsilcisi aracılığıyla, tarafsız devletlere, Mebusan Meclisi’ne, Amerikan Meclisi’ne ve Cumhurbaşkanına, Fransa ve İtalya Meclislerine ve Ankara’daki Temsil Heyeti’ne telgraflar gönderilmiştir.
*(11 Nisan tarihli bir Padişah Fermanı, Hükümet Beyannamesi ve Şeyhülislam Fetvası üçü bir arada Takvim-i Vekay-i gazetesinde yayınlanarak Kuva-yı Milliye, padişaha ve halifeye karşı bir isyan hareketi olarak gösterilir. Bu fetvaya göre Mustafa Kemal Paşa da bir asi’dir. Vali Cemal Bey’in bu cesaretli kararının da etkisi olsa gerek ki, şeyhülislamın bu fetvasına karşı Ankara Müftüsü ve Ankara Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti Reisi Mehmet Rıfat Efendi başkanlığında yirmi kişiden oluşan bir heyet tarafından hazırlanan karşı fetvaya ikinci imzayı atan kişi Kastamonu Müftüsü Osman Nuri Efendi olmuştur.
Kastamonu vilayeti genelinde 24 müftü daha Ankara Müftüsü tarafından hazırlanan fetvaya destek olarak imza atmıştır. Cide Müftüsü Hacı Hüseyin Efendi ise, Şeyhülislam Dürrizâde Abdullah Efendi’nin fetvasını temin ederek bir kısım kimselere okutmuştur. Bu haberin Cide kaymakamı tarafından vilayete bildirilmesi ve ne yapılması gerektiğinin sorulması üzerine Vali Cemal Bey: “Cide Kaymakamına cevap yazın müftüyü idam etsin, neticeyi bildirsin” demiştir. Durumdan haberdar olan müftünün ise İstanbul’a firar ederek İstanbul’a gitmiştir.) (Devam edecek)
Yararlanılan Kaynaklar:
1- Millî Mücadelede Kastamonu ve İstiklal Yolu. Mehmet Serhat Yılmaz. Türk Yurdu Dergisi. Nisan 2020. Sayı 309. Sayfa 40-50
2- Millî Mücadele Döneminde Kastamonu. Doç. Dr. Ercan Çelebi. Kastamonu Üniversitesi.
3- Millî Mücadele’de Kastamonu. Doç. Dr. Ercan Çelebi. Cumhuriyet Tarihi Araştırmaları Dergisi Yıl 10 Sayı 19 (Bahar 2014) Sayfa 106-117
4- Millî Mücadelede Kastamonu Basını. Faruk Söylemez.
5- İstiklal Harbinde Kastamonu Basını. Hüsnü Açıksöz.