Yunus Türkölmez, "Arada Bir (3) - Tarihten Okumalar" başlıklı makalesini okurlarına sundu.

1- BULGARİSTAN’IN BAŞINA GELENLERİN MÜSEBBİBİ KİM?

Gelin bu sorunun cevabını İsmet İnönü’den dinleyelim.

“Bulgarlarla çok temas etmişimdir. En ziyade dikkate şayan olan bir misali zikretmek isterim. Muhatabım bir siyaset adamı, bir defasında bana şiddetle hitap ederek ‘Bulgaristan’ın başına gelen felaketlerin müsebbibinin yalnız Türk hükümeti’ olduğunu söyledi.

Hususi ve samimi bir sohbet sırasında söylenen bu söz üzerine muhatabımdan fikrini daha açık söylemesini istedim. Muhatabım taşkın bir halde başladı: ‘Yeni bir devlet olarak ayrıldık, müstakil bir devletin hayatına alışmaya başladık. Bizi kendi halimize başıboş bıraktınız, birbirinden yanlış yollar sapmamıza mâni olmadınız’ diye cevap verdi.

Bende; Aziz dostum, siz ilk andan itibaren Türk düşmanlığını siyasi hayatınızın tek gıdası saydınız. Bizim size herhangi bir meselede bir sözümüzü işittirebilmemize ne surette imkân olacaktı’ diyerek muhakemesinde insaflı olmasını söyledim.

Bu sözüm üzerine muhatabım daha da açılarak; ‘Biz başlangıçtan itibaren Habsburglarla* Petersburg** arasında ihtiraslara vasıta olduk. Bizimle topla oynar gibi oynadılar. Siz seyirci kaldınız, siz bizi bırakmayacaktınız. Bizim hırçınlıklarımıza bakmayarak, kolumuzdan tutacaktınız.

Biz Avrupa siyasetinin ortasında bu kadar darbelerin tesirlerini nasıl anlayacaktık, nasıl yolumuzu bulacaktık? Bırakmasaydınız, bizi kurtarmış olsaydınız, sizinle beraber emniyette ve kuvvetli olarak, her iki memleket için faydalı olacaktı.’

Bulgar politikacıyı kulaklarıma inanmayarak dinlemiş ve kani olmuştum ki, Bulgar kültür ve siyaset hayatında Türklere karşı takip edilecek politika konusunda zahiren gördüklerimizden başka türlü düşünenler de vardır.”

Bilgi: “İsmet İnönü’nün Hatıraları. Genç Subaylık Yıllarım. 1884 – 1918”. Sabahattin Selek. Cumhuriyet Gazetesi Kitap Eki. Aralık 1997. Sayfa 42 – 43.

* Habsburg Hanedanı: Avrupa'nın çeşitli ülkelerini (Avusturya – Macaristan – Hırvatisyan - İspanya vb.) yüzyıllar boyunca monarşi ile yönetmiş bir hanedan. Habsburg veya Avusturya Hanedanı olarak da bilinir.

** Petesburg: Rus Çarlığına 200 yıl başkentlik yapmıştır. Baltık denizi kıyısında Neva Nehri üzerindeki bir liman şehri olup Moskova’dan sonra Rusya’nın en büyük 2. Şehridir. Burada kastedilen Rus Çarlığının dış siyasetidir.

2- "DOLAŞAN TEZ GİDER"
Sabahattin Selek tarafından hazırlanan ve Cumhuriyet Gazetesi Kitap eki olarak Aralık 1997 yılında dağıtılan "İSMET İNÖNÜ'NÜN HATIRALARI"nı okumaya devam ediyorum. Son derece ilginç bilgiler var elbette ama tarihsel anı ve olayların yanında aktardığı bu atasözünü ilk defa duymasını şöyle anlatıyor.

Arada Bir (4) Tarihten Okumalar

"Bulgaristan'ı ziyaretimin birinde* Başbakan M.Muşanof (1872 - 1951) beni Şumnu civarına götürmüştü.
Bir dağ eteğinde Omurtak Harabelerini** geziyorduk. Bir aralık bana ilk defa Türkçe olarak "Dolaşan tez gider" dedi. Sözü ilk defa işitiyordum.
Bana atasözlerimizin nefis bir örneği gibi geldi. 'Bu ne güzel söz nereden biliyorsunuz' dedim.
Gururla gene Türkçe olarak cevap verdi. 'Biz neler biliriz' dedi.
Bu söz benim için bütün seyahatimin armağanı gibi kıymetli olmuştur."
(Sayfa 43-44)

Evet; ben de bu sözü ilk defa duyduğum için İnönü'nün bu anısını sizlerle paylaşmak istedim. Buna yakın ya da eş anlama gelebilecek atasözleri duymuştum ama bunu duymamıştım.

*İsmet İnönü burada tarih vermiyor ama muhtemelen ikinci başbakanlığı sırasında (1925 -1937) 1933 yılında (Balkan Paktı görüşmeleri için olabilir) Sofya'ya yaptığı ziyaretinde geçmiş olmalı bu diyalog.
**Omurtag: Bulgaristan'ın Kuzeydoğusunda Eskicuma ilinde tarihi bir yerleşim yeri. Osmanpazarı adıyla da bilinir.

3- İSTANBUL’UN KAÇINCI FETHİ?
Yıl 1909, aylardan Nisan. İstanbul’da aylardan beridir huzursuz günler yaşanmaktadır. Aslında başta payitaht olmak üzere Osmanlı coğrafyasının pek çok bölgesinde siyasi ve askeri huzursuzluklar sürmektedir. Devlet çok ciddi bir bunalım dönemi geçirmektedir. İttihat Terakki yönetimi ile padişah ve diğer muhalif çevreler arasında fırtına koptu kopacak bir durumdadır. Hiçbir şey iyiye gitmemektedir. İstanbul’da dinci ve gerici bir ayaklanma an meselesidir.

Nihayet 13 Nisan 1909 (31 Mart) tarihinde Avcı Taburları denilen bir takım askeri birlikler ayaklanarak şehrin önemli noktalarına, kışlalarına hâkim olurlar ve Meclisi Mebusanı basarak bazı yöneticileri öldürürler. Pek çok mektepli subayı da öldürür veya yaralarlar. Bu durum üzerine ağırlık olarak Makedonya bölgesinde örgütlü olan İttihat Terakki Yönetimi isyanı hemen bastırmak ister.

Gerisini o yıllarda Edirne’de topçu yüzbaşı olarak görev yapmakta olan İsmet İnönü’den dinleyelim. Özetle aktarmaya çalışalım.

“İsyanı bastırmak üzere süratle İstanbul’a bir askeri kuvvetin sevkine karar alınmıştı. Bu da merkezi Selanik’te olan 3. Ordu ile Edirne’de bulunan 2. Ordudan katılacak birliklerden oluşturulacaktı.

Selanik’ten teşkil edilecek tümene Hüseyin Hüsnü Paşa’nın, Edirne’den oluşturulacak tümene de Şevket Turgut Paşa’nın kumanda etmesi kararlaştırıldı. Yeni oluşturulan bu orduya Hareket Ordusu adı verildi ve başına da yine Selanik’ten Mahmut Şevket Paşa komutan olarak görevlendirildi.

İki ordu süratle hazırlandılar ve trenle İstanbul civarına sevk olundular. Mahmut Şevket Paşa’nın Erkânıharbiyesi’nde Mustafa Kemal Bey, Şevket Turgut Paşanın Erkânıharbiyesi’nde ise Kazım Karabekir Bey vardı.

Öyle ki inkılâptan sonra Berlin’e ateşemiliter olarak gitmiş bulunan Binbaşı Enver Bey ve aynı şekilde Paris’te bulunan Binbaşı Fethi Bey’de süratle dönerek Hareket Ordusuna katılmış ve görev almışlardı. Nihayet ordu İstanbul’a girmiş ve bazı kanlı muharebelerden sonra şehre hâkim olmuştu. Yıldız Sarayının etrafı da emniyete alınmıştı.

Ben de bu sırada Edirne’den gelerek Şevket Turgut Paşanın mahiyetine katıldım. O esnada Mebusan ve Ayan Meclisleri Yeşilköy civarında toplanarak 2. Abdülhamit’in tahttan indirilerek yerine Mehmet Reşat Efendi’nin “Mehmet V.” Olarak geçirilmesine karar vermişti.

Eski padişahın Selanik’e gönderileceğini ve yeni padişahın da Tophane’den Sarayburnu tarafına geçirileceğini öğrenmiştik. Biz gelen bir emirle (Edirne’den gelen kuvvetler olarak) askeri tertibat alınmış caddelerden yürüyerek rıhtımda yeni padişahın bulunduğu römorköre bindirildik. Her tarafta askerin ve Rumeli gönüllülerinin hesapsız tüfek ateşlerinin sesi geliyordu.

Römorköre bindiğimiz zaman, bir kenarda heyecanlı ve neşeli görünen bir zatla yanındakiler, İstanbul’un Fethini konuşuyorlardı ve bazıları da ‘bu ikinci fetihtir’ diyordu. Buna karşılık o zat ise; ‘Hayır! Bu üçüncü fetihtir’ diyordu. Bu zat yeni Velihat olan Vahdettin Efendi’ymiş.

O gün pek mütevazı ve konuşkan görünen şehzadeyle ilerde bir defa sarayda velihat olarak, bir defa da, Tophane Camii’nin avlusunda selamlık resminden sonra padişah olarak karşılaştım. Her ikisinde de pek durgun ve hiç konuşmaz bir haldeydi.”

(İsmet İnönü’nün Hatıraları. Genç Subaylık Yıllarım. 1884 – 1918”. Sabahattin Selek. Cumhuriyet Gazetesi Kitap Eki. Aralıkı 1997. Sayfa 69 – 70)

Doğrusu yukarıda bahsedilen “İstanbul’un üçüncü fethi” nitelemesini anlayabilmiş değilim. Bu duruma ve birincisi ile ikincisi konusuna İsmet İnönü’de hatıralarında bir yorum yapmamıştır.

Arada Bir (5) Tarihten Okumalar

Arada Bir (3) Tarihten Okumalar