Halime Özdemir, "Yolunuz Doğru Mu Eğri Mi?" isimli köşe yazısını okurlarına sundu.
Fatiha suresinin 6. ayetinde cenab-ı Allah’a şöyle niyaz ediyoruz: “Bizi dosdoğru yola ilet.” Bu isteğimizi bilinçli mi yapıyoruz ezberden mi söylüyoruz? İlk önce bunu fark etmemiz gerekmektedir. Gerçekten Allah’tan bunu istiyor muyuz? Yoksa sadece ezberlediğimiz bir surenin bir ayeti olarak mı hayatımızda yer ediyor? Özellikle beş vakit namaz kılanlar bu duayı her gün her namaz vaktinde kaç defa okuyor saymak lazım. Hal böyle olunca müminler sürekli olarak Allah’tan dosdoğru yola ulaşmayı istemekteler ama eğri büğrü işlere de imza atmaktan geri durmuyorlar. Günlük hayattaki eylem ve söylem arasındaki dengesizlikler, gözle görülür şekilde hayatımızda yer alıyor.
Kişi ilk etapta gerçekten doğru yolda olmak istiyor mu? Çünkü bu sureyi bu kadar çok okuyup da yalan yanlış yaşayan bir toplum olur mu sormak lazım? Kalp ile dil aynı frekansta mı gidiyor onu düşünmek lazım. Diller ve kalpler aynı doğrultuda olmayınca eylemler ve söylemler de doğru yolu bulamıyor. Kanaatimce…
Doğru yol dediğimiz şey, herkesin kendine göre gittiği yol olarak anlaşılıyor. Peki ama doğru yol nedir? O yol öyle bir yol olmalı ki, o bizi Allah’a yaklaştıracak ve bize doğru eylem ve söylemler yaptıracak ve bize bazı kapılar açacaktır. Bunun formülü de şu ayette bildirilmiştir: “… Şu halde benim davetime gelsinler ve bana iman etsinler ki doğru yolu bulabilsinler.” (Bakara 2/186)
İlk esas şu: Allah’ın davetine uymayan kimse doğru yolu bulamamış olur. Allah’ın davetine yani yüce kitabın her bir satırına, her bir emir ve yasağına uymadan doğru yol bulunmamaktadır. Bundan dolayı gittiğimiz her bir yol, attığımız her bir adım kulları doğru yoldan ulaştırırken imzamızı attığımız her bir iş ve söz de bizi doğru yoldan fersah fersah uzaklara götürmektedir. Bu sebeple, kulların doğru yola ulaşmasının yöntemi de Rabbin davetine şeksiz ve şüphesiz tabi olmaktır. Modern çağın insanın temel söylemi, çağ ile emir ve yasaklar arasında kalmış olmasıdır. Çünkü nefisler ile emir ve yasaklar çatışma halinde olunca kulların da eğri yolda gitmesi kaçınılmaz hale gelmektedir. Dolayısıyla kulu doğru yoldan uzaklaştıran da bizatihi kendisinden başkası değildir.
İkinci esas ise Allah’a iman mevzusu. Yerin ve göğün Rabbi olarak Allah’ı kabul edip yaşadığımız hayatı Allah’ın takdiriyle idame ettirdiğimizde gönlümüz de bedenimiz de iman etmiş olacaktır. İman, sadece amentü esasıyla değil aynı zamanda Allah’ın melik sıfatını da kabul etmekle başlar. “Biz dünyada misafiriz ve bu dünyanın sahibi de Allah’tır” dediğimizde imanın tadına varmış olacağız. Bu sebeple, iman olmadan da doğru yola girilmemiş olacağının altı çizilmektedir ayet-i kerimede.
Şimdi ise can alıcı soruyu sormak zorundayız: Bu çağda nefes alan müminler gerçekten doğru yolda olarak mı hayat sürmek istiyorlar? Çünkü kul istemedikten sonra Allah kimseyi zorla doğru yola ulaştırmayacaktır. Kul nasibine doğru yolda olmayı niyet etti ise o yolun yolcusu olacağını fark etmekle de mükelleftir.
Peki ama doğru yol nedir? “… Öyleyse artık O’na kulluk edin. İşte en doğru yol budur.” (Âl-i İmrân 3/51) Doğru yolun anahtarı, Allah’a kul olmayı başarmaktır. Allah’a ortak koşmamak ve hayatın merkezine Rabbi alabilmektir. Kulluğun her bir basamağında adım adım ilerleyebilmektir.
Ve her şey kerim olan kitapta inceden inceye bildirilmiş iken insan neden kendi kendisini doğru yoldan uzaklaştıracak bir hayat sürer bir önemli soru da bu kanaatimce. Hatta bu soruyu ihmal eder veya kendilerine neden diye sormazlarsa müminler, dünyalarını da ukbalarını da karartmaya mahkum olacaklardır. Bu sebeple şeytanın doğru yolun üzerinde oturup Allah’ın kullarına pusu kurduğunu insan asla unutmamalıdır. Çünkü şeytan, cehenneme giderken yanına yoldaş edinmek istiyor. Bu sebeple nefse hoş gelecek şeyler doğru yolun üzerinde birer bariyer olarak yerleştirilince şeytan da o bariyerlerde kulların önünde bekleyerek kulları doğru yoldan kendi yoluna alıyor.
Netice itibari ile insan bilerek ve isteyerek yanlış yolda devam ediyor hayatına. Ve sonuçları itibari ile de bu yolun sonunda varacağı yeri bilerek hayatını sürdürüyor. Bu sebeple kullar, hangi yolda yolcu olmak istediklerini kontrol etmedikçe hayatlar da eğri büğrü bir seyir halinde devam edecek ve doğru yoldan gün be gün uzaklaşılacaktır. Vesselam…