Necati Doğanç, Bir Köy Enstitüsü Penceresinden “İş” başlıklı makalesini okuyucularına sundu.
Bakan Hasan Âli Yücel, Genel Müdür İsmail Hakkı Tonguç, enstitü müdürü, öğretmen, usta öğretici ve öğrencilerin aynı uğurda gece gündüz, kol kola harcadıkları yoğun çabanın belgesel romanı, “İŞ” Köy Enstitülerinin nasıl ve ne amaçla kurulduğunu öğrencilerin nasıl yetiştirilip öğretmen olduklarını gittikleri köylerde nasıl birer ışık olduklarını anlatan belgesel roman.
“Kastamonu’da köy öğretmen okulu açılması işine gönül verenlerin başında gazeteci Hüsnü Bey geliyordu.Bakan Arıkan’ın emriyle Tonguç, Balkır’ı alıp eğitmen kursu için 1938 Mart ayının sonlarında Kastamonu’ya gelmişti. Aradıklarını bulamayıp akşam merkez lokantasında bu sıkıntıyı nasıl aşacaklarını konuşuyorlardı. Yan masadan kulak misafiri olan Hüsnü Bey izin isteyerek söze karışmıştı. Dinledikleri bu hayırlı işe yardımcı olabileceklerini söyleyince masalar birleşivermişti. Hüsnü Bey gazetesinde yazarak kamuoyu oluşturacaktı. Muharrem Celal Bey ise tüccardı ve çarşıda istediğini ucuza ve uzun süreli veresi alabilecekti. Bu katılım işleri kolaylaştırıvermişti. Hüsnü Bey, gazetesinde öğrencilerin köy okullarından alınacağını, köy çocuğu olmalarının şart olduğunu, köy öğretmen okulunun eğitmen kursu binalarında açılacağını bildirmişti. Haberler hızla yayılmaya başlamıştı.
Taşköprü Yatılı İlkokulu Müdürü Kazım Bey çarşıda yürürken adıyla kendisine seslenilen tarafa döndüğünde Semerci Şükrü’yü gördü. Şükrü okuması yazması olan, kulağı delik,çevresi geniş, sanatıyla tanınmış, kahvesi içilebilir ve saygın biriydi. Sık sık malzeme almak için Kastamonu’ya gider, aldıklarıyla birlikte olan biten olayları ve haberleri de getirirdi. İskeletini tamamladığı semerine iki eliyle keçe geçirirken duyduklarını anlatmaya başladı.
Göl’de Muallim Mektebi açılıyormuş Doğrusöz Ceridesi yazıyor üstelik çıkalı bir ay olmuş. Kazım Bey gazetenin 01 İkinciteşrin (Kasım)1938 tarihli sayısını okumaya başladı: Göl mıntıkasında, Eğitmen kursu binalarında Köy Muallim Mektebi açılacağını İlköğretim Genel Müdürü İsmail Hakkı Tonguç’un direktiflerini verdiğini 40 talebe alınacağını bu talebelerin eğitmen kursu binalarında istifade edeceklerini,köy mekteplerinden çıkmış köy çocuklarının alınacağını, mektep için yeni binaların yazın yapılacağını okuduktan sonra Semerci Şükrü’ye sordu: buraya kaçı bitirenler alınacak acaba? Köylerdeki okullar üç yıllık beşi bitireni nerden bulacağız. Semerci Şükrü, düşündüğün şeye bak, Müdür Bey! Bu millet idare ederek kurtuluş savaşını kazandı. Elimizde ne varsa idare ediveririz. Üçü bitirenleri yollarsın olur biter. Kazım Bey nereye,niçin gideceğini unutmuş gazeteyi cebine sokmuş okula yönelmişti. Daha sonra Jandarma telefonundan Göl’ü aramış ordan aldığı haberlerin mutluluğuyla Tellal Tahir’in kolay okuyabileceği ve herkesin anlayabileceği şekilde bir metin hazırlamış, yarım saat sonra Tellal, Sarımsak yığınlarının arasında bağırmaya başladı:
“Dikkat!Dikkat! Ey muhterem Daşgöprü köylüleri!Duyduk duymaduk demeğ!Göl’de köy öğretmen mekdebi açılmuşdu. Üçü bitüren uşakla, üç gün içinde bubalarıynan Daşköprü Yatılı Mektebine başvursunla!Ayruntulu bilgi okul direktörlüğünden alınabilü.Duyan duymayana deyvesiğ!”
Tellal Tahir’in bağırmasıyla başlayan başvurular üç gün içinde on bire çıkmıştı. Her öğrenciye yunup arınmasını,temiz giysiler giymesini, ayrıca pazartesi günü gelmesini söylemişti. Şu durumda pazartesi gelenleri müşteri bulunca giden Düt Düt Ömer’in kaptıkaçtısıyla Kastamonu’ya yollamalıydı. Pazartesi sabahı, erkenden okula geldiğinde oldukça kalabalık insan vardı.Pencereden bakarak dışarıdaki öğrencileri saydı otuza yakındı.Yapılacak iş sınavdı.Kafasında planladıklarını teneffüs olur olmaz uygulamaya koydu. Öğretmenlerden yardım alarak aday öğrencileri bir sınıfa aldı ve birer kağıt, kalem dağıttı. ”Kaçı bitirdiğinizi ve Göl’e niçin gitmek istediğinizi anlatan bir dilekçe yazın. Adınızı ve soy adınızı, tarihi, adresi nereye gerekiyorsa oraya yazın. Haydi başarılar!dedi Sonuçlar kesinleşince Düt Düt’ü çağırdı. Onaltı çocuk vardı Göl’e gidecek. 1938 Aralık ayının son Pazartesi günü çocukları yola çıkarmıştı bile. Düt Düt Ömer aynadan inceleme ile en yetişkin öğrenci olan Kise Köy’lü ve onyedi yaşında olduğunu öğrendiği Hasan’a görev verdi. Biraz gittikten sonra lastik patlamış aşağıya inmişlerdi. Bu arada öğrenciler birbirleriyle tanışmışlar, lastiğin dokuzuncu patlamasından sonra akşama yakın Nasrullah Köprüsü’nün yan tarafındaki durağa varabildiler.İlk inen Kise Köy’lü Hasan Yüksel’e karşılıyanlardan düzgün giyimli biri sordu: Taşköprü’den gelen on altı öğrenci sizsiniz değil mi? Aynı kişi şoföre dönerek “ben Göl’ün öğretmenlerinden Hakkı Öğün, bizi Göl’e bırakacaksın Kazım Bey’in emridir. Ücretini ondan alacaksın. Göl Köy Öğretmen Okulu’nun ilk öğrencileri iki numaralı yapıda gösterilen yatakhanede yatıp uyudular.”
Yoksul geri kalmış bu kent, Kurtuluş Savaşı’nda şehitleri, cephe gerisinde cephane çeken kadınlarıyla kendini kanıtladı. 1940’lı yıllarda dünyanın büyük bir bölümü savaş için seferberlik ilan ederken Türkiye geriliğe karşı eğitim yoluyla açacağı savaş için seferberlik hazırlığına girişiyordu. Bakanı, Genel Müdürü,Okul Müdürü,Öğretmeni, Öğrencileri ve çalışanlarıyla birlikte dayanışma içinde çalışmışlar, yokları var etmişler. Karanlığa ışık olmuşlar, geri kalmışlığa, yoksulluğa meydan okumuşlardır.
BİR KÖY ENSTİTÜSÜ PENCERESİNDEN “İŞ”
İzmir Çiğli Belediyesi “2024 Fakir Baykurt Roman Ödülü”
Köy Enstitülerinin mucizesini anlatan bu belgesel romanı, ilk çıktığında okumuştum. Epey zamandır içeriğini paylaşmak istiyordum kısmet bu güneymiş. Mehmet SAYDUR hocamın emeğine, yüreğine ve kalemine sağlık.
Kaynak: Bir Köy Enstitüsü Penceresinden “İŞ”/ Mehmet SAYDUR
Necati DOĞANÇ / Araştırmacı-Eğitimci