Ahmet Tek, "Kuşların da Başkenti!" başlıklı makalesini okuyucularına sundu.
Ankara: Dünyada Kuşları Ürkütmemek İçin Tünel Yapılan İlk Şehir
Can Yücel’in, “Hayır” başlıklı şiirinin ilk dizeleri, şairlerin yaşamı ve dünyayı diğer insanlardan farklı görüp farklı algıladıklarının somut örneğidir:
“Dinlensin diyedir gözlerimiz,/ Bu önümüzde açılıp giden manzara;/
Bu dünya, yoruldu mu kuşlar konsun diyedir.”
Can Baba, Dünya’nın yaratılış amacının, uçmaktan yorulan kuşların konması için olduğunu hayal edip böyle inanmış. O bir şair; şairler kuşlarla uçar, kuşlarla muhabbet eder. Can Yücel’e bu sırrı bir kuş vermiş olmalı.
İnsanoğlu, kuşları özgürlüğün, hayal gücünün ve ruhsal derinliğin simgesi olarak görmüş. Kuşlar için şiirler yazılmış, şarkılar bestelenmiş. Anadolu, kuş sevgisinin zirve yaptığı toprakların başında gelmiş.
Osmanlı medeniyeti, kuşlara büyük hürmet göstermiş, bunu mimari eserlerine bile yansıtmış. Köşk, cami, mescid, türbe, han, çeşme gibi yapıların duvarlarına kuş evleri kondurmuş.
Ahşap, taş ve tuğladan, ince işçilikle yapılan, rüzgâr ve yağmur almamasına özen gösterilen kuş evlerine, “Kuş köşkü, "Kuş sarayı", "Serçe sarayı" ve "Güvercinlik" denilmiş. Kuşlar için vakıflar kurulmuş. Düşkün leylekler için bakımevi açılmış. “Gurabahane-i Laklakan” dünyanın ilk kuş hastanesi olmuş.
“Çocuk Kalbi” adlı ünlü eserin yazarı İtalyan Edmondo De Amicis, 1887’de yayımlanan "İstanbul" adlı gezi-anı kitabında, "Türklerin sıcak bir sempati ve itibar gösterdikleri her türden sonsuz sayıdaki kuşlar. Camiler, korular, eski surlar, bahçeler, saraylar kuş şakımaları, ötüşleri ve cıvıltılarıyla çınlar. Dört bir yanda kanat çırpışları duyulur." ifadelerini kullanmış.
İtalyan yazar şöyle devam etmiş:
"Türkler için bu kuşların her birinin tatlı bir önemi ve müşfik bir anlamı var. Kumrular aşıklar içindir, kırlangıçlar yuva yaptıkları damları yangından korurlar, leylekler her sene Mekke'ye hacca gider, yalıçapkınlar insanların ruhlarını cennete taşır. İşte bu yüzden insanlar bu kuşları hem minnet hem de Allah sevgisiyle korur ve beslerler. Kuşlar da evleri, denizi ve mezarlıkları canlandırır."
Dünyanın ilk kuş hastanesinin açıldığı Anadolu, 21. yüzyılda da kuşları ürkütmemek için tünel yapılan ilk yer oldu. Başkent Ankara, kuşlar için tünel yapılmış ilk kent olma ünvanını aldı. Ama bu hayırlı ve çevreci yatırımdan pek az kişinin haberi oldu.
Kıymetli okur, bu yazı son yıllarda en çok etkilendiğim ve ülkem adına gurur duyduğum bir olayın öyküsüdür. Başkent Ankara’nın mütevazılığının, sessizliğinin ve derinliğinin bir örneğidir aynı zamanda.
Ankara, güzelliklerini bağıra bağıra sunan şehirlerden değildir. Övünmeyi, böbürlenmeyi, hava atmayı sevmez. Bu nedenledir ki, dünya televizyonlarında ana haberlerde gösterilmeye layık, izleyicilerin dünyaya dair umutlarını yeşertecek bu güzel öykü de okunmayı bekleyen bir başyapıt olarak bir kenarda unutuldu.
Ankara-İstanbul Tarihi İpek Yolu güzergâhındaki yeni yol yapım çalışmaları sessiz sedasız devam ediyor. Bu yol, Ankara’yı Akyazı’ya bağlayacak.
Ankara’nın Nallıhan ilçesine bağlı Davutoğlan köyü yakınlarında sadece Türkiye’nin değil dünyanın en güzel oluşumu kabul edilen gökkuşağı benzeri katman katman renkleriyle dikkati çeken Kız Tepesi Milli Parkı’nın eteğindeki 542 hektarlık bir alana sahip Kuş Cenneti 200 türden fazla kuşa ev sahipliği yapıyor.
Doyumsuz bir manzaraya sahip olan Kuş Cenneti ve günümüzden yaklaşık 10 milyon yıl öncesi, geç miyosen olarak bilinen dönemde oluşmaya başlayan Kız Tepesi egzozdan ve taşıt trafiğinin gürültüsünden kurtarıldı.
Kuş Cenneti’ndeki kuşları ürkütmemek için toplam 2556 metre uzunluğunda tünel inşa edildi. Ankara, doğa dostu uygulama ile kanatlı medeniyetin temsilcileri için de başkent olma vasfını kazanan dünyanın ilk şehri oldu.
Ankara Kuş Cenneti, 1959 yılında hizmete giren Sarıyar Barajı’nın kuzeyindeki Aladağ Çayı’nın Sarıyar Barajı ile birleştiği yerde oluşmuş bir sulak alan ekosistemi. Ankara ve Eskişehir’e 130, İstanbul’a 300, Bolu’ya 100 kilometre uzaklıkta. Ulaşımı çok kolay. Kuş gözlemi ve fotoğraf çekimi yapmaktan hoşlananlar için ideal bir yer. Kuşlar poz vermek için yarışır. Ne vakit gitseniz seyredeceğiniz birçok kuş çeşidi görürsünüz. Film platosundan farksız. Sanki bir başka çağda veya bir başka gezegende olduğunuz hissine kapılırsınız.
Kuş Cenneti, 1994 yılında, Milli Parklar, Av ve Yaban Hayatı Genel Müdürlüğünce Yaban Hayatı Geliştirme Sahası olarak ilan edildi. Akyazı-Ankara yol güzergâhı çalışmaları devam ederken, Kuş Cenneti için ilk dikkati çeken kişi, Doğa Koruma Vakfı ve Başkent Ankara Meclisi Başkanı, 25, 26 ve 27. dönem Ak Parti Ankara Milletvekili Nevzat Ceylan oldu.
Nevzat Ceylan, Kuş Cenneti’ni koruma altına aldıran Milli Parklar, Av ve Yaban Hayatı Genel Müdürü’ydü. Türkiye’de ilk kez foto safariyi başlatan kişiydi.
Nevzat Ceylan, yeni yolda trafik yoğunluğunun artacağını, bu yüzden Kuş Cenneti’ndeki kuşların ürkeceğini, araçların oluşturduğu hava akımlarına kapılarak telef olacaklarını ve bölgenin yapısının değişeceğini dönemin Ulaştırma Bakanı Adil Karaismailoğlu’na iletti. Ceylan, Kuş Cenneti sınırları boyunca tünel açılmasını önerdi. Bakan Karaismailoğlu, üşenmedi, Kuş Cenneti’ne gitti ve ilk talimatı verdi:
Kuş Cenneti’ni korumak görevimiz. Maliyeti ne olursa olsun, buraya tünel yapılacak!
Ulaştırma Bakanı, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a da durumu bildirdi ve onayını aldı. Böylece, doğa dostu uygulamanın ender örneklerinden biri ortaya çıktı. 1.278 metre uzunluğunda çift tüplü tünel inşa edildi.
Nallıhan Köprüsü, Nallıhan Kuş Cenneti Tüneli ve bağlantı yollarının açılışı, 11 Mart 2024’te, Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Abdulkadir Uraloğlu tarafından gerçekleştirildi.
Bakan Uraloğlu, açılışta yaptığı konuşmada, doğa fotoğrafçılığı ve kuş gözlemciliğine yönelik ziyaretler için, Davutoğlan Yaban Hayatı Geliştirme Sahası’nın Ankara’nın ve Türkiye’nin en önemli tabiat varlıklarından biri olduğunu söyledi.
Uraloğlu, kuş göç yolu üzerinde bulunan sahanın, göç eden kuşların beslenmeleri, dinlenmeleri ve barınmaları için uğrak yer olduğunu vurgulayarak, “Nallıhan Köprüsü, Nallıhan Kuş Cenneti Tüneli ve bağlantı yollarını yaparken bu nedenle hassas davrandık. Tıpkı Osmangazi Köprümüzü projelendirirken, göçmen kuşların bir başka konaklama noktası olan Hersek Lagünü’nü korumak adına gösterilen hassasiyet gibi, otoyollarımızda ekolojik köprüler inşa ederek yaban hayatını korumak ve sürdürülebilirliğini sağlamak adına gösterilen hassasiyet gibi aynı yaklaşımı burada da gösterdik. Davutoğlan Yaban Hayatı Geliştirme Sahasına olumsuz bir etki oluşturmadan, tünel ve sulak alan içerisine dolgu veya ayağın gelmediği eğik ayaklı dengeli konsol köprü inşa ettik. Ayrıca bölgede hızlı, güvenli ve konforlu ulaşımı da tesis ettik” dedi.
Başkent Ankara, kuşların da başkenti desem, Ankara’da “Kuşların Babası” adını taşımaya lâyık tek kişinin Nevzat Ceylan olduğunu söylesem asla abartmış olmam. Her güzel işin arkasında bir güzel adam olduğunu unutmayın.
Yolunuz düşer, tünele girmeden “Nallıhan Kuş Cenneti” tabelasını görürseniz Nevzat Ceylan’a gıyabında selam gönderin. Tünelin “Çayırhan” olan adını, açılıştan hemen önce “ Nallıhan Kuş Cenneti” olarak değiştirten kişi de Nevzat Ceylan’dır.
Doğa severler, çevreciler, kuş dernekleri, yılın çevre ödülü veya benzeri isimlerle plaket verecekseniz, aklınıza ilk gelecek isim Nevzat Ceylan ve dönemin Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Adil Karaismailoğlu olsun.
Daha, kuşların dilinden anlayan Hz. Süleyman’ın kıssasını, “Kuşların Öğrencisi” anlamındaki Fekiye Teyran adını alan Doğu Anadolu’nun Yunus Emre’sini, Şirin’in aşkı uğruna dağları delen Ferhat’ı anlatacaktım. Yerim dar, yazamadım.
Aşk, inanç ve bilgi her zorluğu kolaylaştırır. Tünel yapılmasaydı, İlhan Berk’in bir şiirindeki mısra gibi; “Kuşlarını alıp gidiyor gök.” olacaktı. Gök, kuşlarını toplayıp başka diyarlara göç edecekti. Kuşların babası, yeryüzündeki bir cennetin felaketini önledi. Kuşlar için yapılan tünelde emeği geçenlere binlerce teşekkür.
Şiirle başladık şiirle bitirelim:
“Hayat kısa, kuşlar uçuyor.” (Cemal Süreya)