Yazar Yunus Türkölmez, “Kahve Tadında Tarih ve Siyaset” adlı o değerli kitabında şöyle demiş, “Dünü Bugüne Bağlayan Yazılar”
Ve aklıma ilk gelen soru şu oldu: dünde mi kaldık?
Yaşadığımız bugün mü, yoksa dün mü?
Şöyle bir gerçek var; genelde misafirliğe gidilen evlerde ilk önce evin koltuklarına, yemek takımlarına, pahalı marka eşyalarına bakılır. Tüm bu eşyalar ailenin gelir durumunu gösterdiğinden farklı yorumlara neden olabilir. Eşyalar gösterişli, çay fincanları kaliteliyse ailenin gelir durumu iyi olduğu yönde değerlendirme yapılır.
Oysa bu tamamen yanlıştır.
Bu günü dünde yaşamak gibidir. Çünkü çayın tadı, yeni demlenen çayda saklıdır, fincanlarda değil..
Milattan önce, -27 döneminde bir imparator şöyle demiştir:
“Bir insanın değerinin ilgi duyduğu şeylerin değeriyle ölçüldüğünü aklından çıkarma.” Demiştir Aurelius (*F)
Bu söz, benim bugüne kadar okuduğum en anlamlı sözlerden biridir.
Bu anlamda en değerli kişi sanatla, yazıyla, şiirle; toplumun genelini ilgilendiren ve yarınlara güzel şeyler katanlardır…
En değerli insanlar; çevrelerine sevgi verebilenler, bilgilerini paylaşanlar, şiddete karşı çıkanlar, benim için çok önemli olan Atatürk’ü sevenlerdir.
Evin eşyaları iyi ya da kötü olabilir ama o evde yaşayanların içlerinde kim bilir ne acılar vardır, ne sancılar çekilmiştir ama görülmezler.
Görünen taraf sadece kişinin giyimi, kuşamıdır. Çünkü kimi hüzünler asla anlatılamaz, yazılamaz, dile gelmez. Kimi acılar ise bir ömür boyu paylaşılmaz. İnsan bu dünyada, bu anlamda biraz gerçekten yalnızdır. İnsan, kendi iç dünyasında yalnızdır; acısını, hastalığını tek başına yaşar. Ve en çokta karşılıksız aşk acısını yine tek başına çeker, diyerek aşk yazarı olarak olayı aşka bağlayalım.
Burada anlatmak istediğim yazarın nasıl yoğurt yediği değil, dış görünümü ise hiç değildir…
Bana göre bir yazarın değeri, toplumun tüm gelenini kapsayan bir özlemi ne kadar dile getirebilmiş, bir yanlışa ne kadar karşı çıkabilmiş olmasında saklıdır.
Hele hele siyasi olarak iktidarda olan görüşe yaranmak için değişiyorsa, güzele çirkin diyorsa öylelerine ne yazar denir ne de sanatçı. Çünkü onlar, devletin sahibini sadece iktidarda olan partiyi sanırlar.
Bir yazarın bilgisine bakılması gerekir, o yüreğinde, o aklında binlerce kişinin bilmediği neler var, bunlara bakılması ne doğru olandır. Yazarın bu bilgiler ise, her şeyden daha kıymetli olup, daha da önemlisi bu bilgilerini, birikimlerini kitabında toplamış olmasıdır. Üstelik günlerce, aylarca, yıllarca uğraştığı kitabını okura hazır bir şekilde, bir paket sigara parasına sunmuş olmasıdır...
Bilgisiyle, görgüsüyle günümüzün önemli yazarlarından biridir Yunus Türkölmez..
Yunus Türkölmez bu eseriyle bizlere iç dünyasının kapılarını açmış, gönül dünyasına bizi almış, kalbinin tam ortasında bizi misafir etmiştir.
Acısını, özlemlerini ve hayallerini bizimle paylaşma cesaretini göstermiştir.
Kalbindeki o sevgiyi, o dostluğun kırmızı gülünü bize uzatmıştır.
Bize düşen ise, bu dostluğu kalbimizle kabul etmek, hepimiz için iyi olan her ne varsa elimizden geleni yapmaktır. Çünkü insanın iyi olması, elinden gelen yardımları her zaman göstermesinden geçer…
Bu eserde yazar, yaşamının belli dönemlerini bizimle paylaşmıştır.
Zaten yazarın büyüklüğü de burada saklı değil midir; normalde insanlar yazdığı bir mektubu, sevgilisine yazdığı bir şiiri sadece onun okumasını ister ama yazarın yüreği öyle büyüktür ki, yazdıklarını herkesin okumasını ister. Yazarla, yazar olmayanı bir farkı da budur bana göre…
İşte böyle geniş dünyalı, böyle yürekli, böyle samimi birisidir Yunus Türkölmez…
Yazarlar arasında en çok sevdiğim, kendime dost görebildiğim, aylarca bir araya gelip bir kahve içmemiş olsak ta kendime yakın hissettiğim birkaç kişiden biri olan mükemmel birisidir Yunus Türkölmez…
Yunus Türkölmez’i tanıyanlar ya da onunla sohbet etme imkânı bulanlara tavsiyem şudur ki; bir araya geldiğinizde havadan, sudan ya da pazardan çarşıdan konuşup zamanı boşa harcamayın derim. Boş verin havanın durumundan, yağmurdan, güneşten, soğuktan..
Nasıl olsa gökyüzü bize sormuyor, güneş mi göndereyim yoksa yağmur mu isterseniz demiyor. Çok sıcak oldu, güneşin ayarını biraz kısayım da, yanmayın demiyor.
Dalından düşen yapraktan da haberimiz olmuyor; ağaç ile yaprak arasındaki o ayrılığın nasıl bir acı olduğunu hiç bilmiyoruz. Yeşilliğin az az kuruyup, candan nasıl kesildiği aklımıza bile gelmiyor. Bazıları son derece korunaklıyken; örneğin cevizin, kabuğunu saran yeşilliğinin ve sert kabuğunun neden böyle olduğuna kafa yormayıp, kırıp yemesini biliyoruz. Oysa ceviz neden öyle korunurken, elmanın sadece ince bir kabuğu oluyor!
Kendi acımızı görüyoruz sadece, bizi sevenlerin kalplerinde yerimiz ne kadar büyük, hiç bilgimiz yok; bir şeyler yaşıyoruz ve bir an geliyor ki, o çok sevdiğimiz insanların gönlümüzden bir yaprak gibi düşmesine engel olamıyoruz. Bazen de kocaman dağlar yıkılıyor karşımızda, yine üzülen en çok biz oluyoruz. Bu sadece insanlar için mi geçerli, bunu da bilmiyorum. Kocaman bir ağacın birbiriyle yüzlerce kardeş yaprağı oluyor baharda. Mevsim sonunda ise, her bir yaprak tek başına yere düşüyor; bazıları ayaklar altında eziliyor, çöp oluyor, toprak oluyor, bazıları ise rüzgârın önünde bir oyuncak gibi savruluyor. Kocaman gövdeleri olan, kalın dallarından ince dalların ucundaki o yeşil yaparak dalından ayrılırken nasıl vedalaşıyor? Bunu hiç bilmiyorum. Yerlerde kuru yaprakların üstünde yürürken hep hüzün doluyor yüreğime. Ne zaman düşen yaprakların üstünde yürüsem annemden ayrıldığım günü, sevgilimin beni terk ettiğini anımsarım, üzülürüm. Bir acıdan sonra kolumuza giren ise yine yalnızlığımız oluyor. İçimiz darmadağın, içimiz gözyaşıyla doluyken sanki her şey normalmiş gibi yaşamaya devam ediyoruz. Ne zaman duygulu bir şiir okusam, şairin o kanlı gözyaşını görür gibi oluyorum. İşte bu yüzden bir yazarla, bir şairle sohbetin hep farklı olduğunu biliyorum. Bir acı var yüreğinde, diyorum. Bir kısmı dile gelmiş, bir kısmı saklı kalan bir acı…
İşte bunu bildiğim için yazar Yunus Türkölmez ile bir araya geldiğinizde mücadele nasıl yapılır onu konuşun. İnsanın toplumsal bir varlık olmasında birlikteliğin gücü nedir, nasıl olur, birlikten güç nasıl doğar, bunları sorun, diyorum.
Ve sonra bu kitabını alın okuyun. Kitabında yazmadığı kim bilir ne çok bilgileri vardır. Onları sorun. Tarihten notlar sorun, insan sevgisini sorun. Anıların kıymeti nasıl anlatılır, onu sorun. Siz sorun, O anlatsın, siz de öğrenmiş olun.
Böyle değerli, araştıran bir yazarla sadece tarihten, kitaptan ve tarihte büyük adamların yaptıklarından sohbet edilir…
Emin olun, o sohbetlerinizde bilmediğiniz ya da hiç duymadığını o kadar çok şey var olduğunu göreceksiniz.
Emin olun, Türkölmez, sizin bilmediğiniz çok şeyi biliyordur.
Emin olun, aynı şeyleri; aynı sevinç ve birçok insan yaşamış olsa da, beyaz bir kâğıda dökecek kelimeleri en iyi Türkölmez biliyordur.
Bir yazardan, bir kitaptan yeni bir şeyler öğrenmek ne kadar güzel, değil mi?
Bu bilgiler insan tarafınıza çok büyük değerler katacaktır.
Çünkü insanı en güçlü yapan bilgidir…
Tarih tekerrür eder elbette, neden etmesin…
Ders alıp, dünyanın gelişimine ayak uyduramayıp, yeni gelişen, günlük ihtiyaçta gerekli olan cihaz ve aletleri üretemeyip, sürekli satın alıyorsan nasıl gelişeceksin. Siyasi irade günlerinde bilinçli, mantıklı değil de duygusal davranıp seçim yaparsan tarih hep tekerrür eder, etmeye de devam edecektir. Yunus hocayla konuşmanız tarihsel bilginize bilgi katacaktır.
Kitapta çok güzel bilgiler var; “Kahve Tadında Tarih ve Siyaset” gerçekten tarihi mükemmel aktarmış…
Doğu batı devletlerini, Bizans imparatorluğunun bilgilerini,
MÖ 500’de Çin’de WU devletinde SunTzu ne demiş,
Abraham Lincoln aldatmak hakkında ne söylemiş okuyup bilmekte çok fayda var,
Bunların yanında burada yazamayacağım binlerce güzel fikirler, kaynağı belli olan alıntılarla dolu dolu bir eser…
Ek olarak ayrıca, örneğin;
Hamasi nutuklar,
Aldatmak, yolsuzluk ve rüşvet hakkında tarihsel bilgi,
Kuleli vakası,
Karaborsacı,
PTT grevleri ve tarihsel bilgiler,
Postane işgallerine tarihsel bakışı,
Osmanlı döneminde yabancı postaların verdiği zararlar,
İlk grev tartışmaları ve Beyoğlu, gibi konu başlıklarında yatan hazineler dolusu bilgiler var.
Evet okuyun…
Bu kitapta Türk Tarihi var.
Türk Tarihini okumayan nereden bilsin, bu günlerin Atatürk sayesinde olduğunu…
Siz de doğru kaynaklardan okuyun ve doğru bildiklerinizi herkese anlatın.
Tarih tekerrür eder demişler…
Gelişip değişmezsen, devrimlerin derinliğini ve büyüklüğünü anlayamazsan
TÜRK MİLLETİNİN KADININA nasıl değer verdiğini, nasıl dünyaya adaletle örnek olduğunu ve sonra binlerce Türk geçmiş tarihini yok sayıp ya da bilmeden son birkaç yüzyıla bakıp değerlendirirsen ne olur sonra? Olacağı belli tarih tekerrür eder, ders alınmazsa geçmişte yaşanan kötü şeyler başa gelir.
Okumazsan nereden bileceksin Türk olarak sadece ATATÜRK’ün 35 ayrı ülkeden heykellerinin olduğunu, kitaplar yazdığını, devrimlerinin yine tüm Dünya’ya örnek olduğunu…
*
Bizi “dün” dediğimizden alıp bugüne bağlayan nedir?
Dünü bugüne bağlayabilenlerin başarısı, gecenin karanlığını aşıp sabahın aydınlığına erişebilenler olacaktır.
Dünü bugüne, bugünü yarınlara taşıyanlar gecenin içinde ruhunda sevgiyi her gece yıldızlarla süsleyip gün doğumuna taşıyanlardır…
Bu eser, dünü yarınlara bağlayabilen gecenin bir yıldızı olmuştur.
Bu eser, yazarın geçmişine, anılarına sahip çıkmakla var olmuştur.
Bu eser, yazarın öncelikle kendini bulmakla var olmuştur…
Bu eserde hüzünler ve acılar ise, gökyüzünden hızlı düşüp kaybolan yıldız gibi, gökyüzünden düşen yıldızlar olmuştur..
Ve bu eseri yazmakla yazar, kendi yaşamıyla bütünleşmiş, sanki kendi görevini kendine yapmış, sorumlu olduğu yaşamını sadece yaşarken değil, sımsıkı sarıldığı anılarını ölümsüzlüğe çevirme başarısı göstermiştir. Bir anlamda ölümsüzlüğe imzasını atmıştır. Benden hatıra olacak bu yazı da, kitabı raflarda bitmiş olsa da, internet devam ettiği sürece ulaşılmaya açık olacaktır.
Değerli yazar dostum, bu değerli eserinizle dünü bugüne bağladınız…
Sadece bu mu?, elbette hayır, kendinizi de bize bağladınız..
Daha ne olsun.
Mürekkebiniz de, okurunuzda, imzanızda bol olsun…
Ve yıldızların altında yastığınız bu kitabınız olsun…
[Yenikapı Kastamonu Günleri, 08.10.2023]
Yazar: Yunus Türkölmez
Kitabı: Kahve Tadında Tarih ve Siyaset
ISBN- 9786054754786
Yazarın Notu: bu yazının yayını için desteklerini benden esirgemeyen çok değerli dost, kıymetli kültür müdürümüz Mehmet Tuğcu’ya teşekkürlerimi gönderiyorum. Değere değer katan bir şeye vesile oldu.
Dip notlar:
- (*F) Marcus Aurelius Antoninus Roma imparatoru olan Stoacı bir filozoftur. Nerva-Antoninus hanedanının bir üyesi, daha sonra Beş İyi İmparator olarak bilinen yöneticilerin sonuncusudur. MÖ 27'den MS 180'e kadar süren göreceli bir barış, sükûnet ve istikrar çağı olan Pax Romana'nın son imparatoruydu. 140, 145 ve 161 yıllarında Roma Konsülü olarak görev yaptı.
- Kaynak: Abraham Lincoln- 1809, 1865, Washington), Amerikalı siyasetçi, hukukçu ve Amerika Birleşik Devletleri'nin 16. Başkanıdır. https://tr.wikipedia.org › wiki › Abraham_Lincoln