Toplumda yaygın olarak görülen diyabet, farkındalık eksikliği nedeniyle her geçen gün daha büyük bir tehdit haline geliyor. Uzmanlar, her 4-5 diyabet hastasından birinin hastalığını bilmediğini belirterek bu durumun ciddi riskler taşıdığını vurguluyor.
“Diyabet küresel bir hastalıktır”
Kanuni Sultan Süleyman Eğitim ve Araştırma Hastanesi İç Hastalıkları Klinik Sorumlusu Doç. Dr. Murat Akarsu, diyabet salgınının ulaştığı noktaya dikkat çekerek, "Diyabet pankreas bezimizin yeterli insülin üretemediği veya ürettiği insülini dokulara ulaştıramadığı, bu sebeple insülin hormonunun etkili kullanılamamasıyla ortaya çıkan küresel bir hastalıktır" dedi.
Diyabet riski Türkiye’de hızla yükseliyor
Dünya genelinde diyabetli birey sayısının 2025 itibarıyla yaklaşık 540 milyona ulaştığını söyleyen Doç. Dr. Akarsu, "Aslında her 10 bireyden biri diyabet teşhisi almıştır diyebiliriz. Türkiye'de ise yetişkin nüfusun yüzde 15'inden fazlası diyabetlidir. Maalesef bu oran Avrupa ortalamasının üzerindedir. Prediyabetli hasta oranı yüzde 30'un üzerindedir. Yani toplumumuz diyabet gelişimi açısından yüksek risk altındadır" ifadelerini kullandı.
Bulanık görme, çok susama: İlk sinyaller
Diyabetin erken belirtilerini de sıralayan Akarsu, "Çok susama, sık idrara çıkma, ağız kuruluğu, elde ve ayaklarda uyuşma, yanma ve karıncalanma, yorgunluk, hastada ani kilo değişiklikleri ve bulanık görmedir. Bir kişi bu saydığımız belirtileri yaşıyorsa mutlaka doktora başvurmalıdır." dedi.
Tanıda kullanılan testlere de değinen Akarsu, açlık kan şekeri, tokluk kan şekeri ve halk arasında “3 aylık kan şekeri” olarak bilinen HbA1c testlerinin önemine dikkat çekerek, "Tam kan sayımı, biyokimya ve tam idrar tahlili tanı için yardımcı tetkiklerimiz arasında" diye konuştu.
Kimler daha fazla risk altında?
Diyabet gelişiminde en önemli faktörlerden birinin yaşam tarzı olduğunu belirten Doç. Dr. Akarsu, özellikle birinci derece yakınlarında diyabet bulunanlar, obezitesi olanlar, yüksek kalorili beslenenler ve hareketsiz bireylerin daha yüksek risk taşıdığını vurguladı.
"Yaşam tarzı bu genetik yatkınlığın diyabete dönüp dönmeyeceğini belirleyen en kritik etkendir. Çoğu olguda genetik risk, sağlıklı olmayan yaşam tarzıyla birleştiğinde diyabet gelişme olasılığı katlanarak artar. Genetik yatkınlığı olan bireylerde bile sağlıklı yaşam tarzı, hastada diyabet gelişimini önleyebilir veya diyabete gidişi geciktirebilir. Bazı durumlarda çevresel faktörler de gen ekspresyonunu değiştirerek, diyabet riskini artırabilir" diye ekledi.
Her 4-5 hastadan biri diyabet olduğunu bilmiyor
Diyabet farkındalığının düşük olduğuna dikkat çeken Akarsu, "Toplum olarak egzersiz yönünden iyi durumda değiliz. Daha hareketli olmalıyız. Yüksek kalorili gıda tüketimini azaltmalı, daha çok Akdeniz diyeti ve DASH diyeti gibi diyetleri özümsemeliyiz. Gıdalarda karbonhidrat, yağ ve aşırı proteini azaltarak, sebze ve lifli gıdaların tüketimini arttırmalıyız. Beslenme ve fiziksel aktivite insülin direncini azaltarak, diyabete gidişi önlüyor. Beslenmeye dikkat eden ve fiziksel aktivitesi iyi durumda olan diyabet hastalarının kan şekeri regülasyonu yani ayarı çok daha kolay olmaktadır." sözleriyle uyarıda bulundu.





