Bazı kuşaklar “dünya hep böyleydi” diyerek yaşananları normalleştirir, bazıları ise yaşadığı dönemi daha kırılgan ve riskli görür. Son dönemde Z kuşağıyla ilgili öne çıkan tablo da buna benziyor. Yakın zamanda yayımlanan bir çalışmada, genç yetişkinlerin önemli bir kısmının dünyayı “korkutucu” ve “ürkütücü” bir yer gibi algıladığını söylemesi dikkat çekti.

Bu algı tek bir nedene bağlanmıyor. Sosyal medyanın sürekli tetikte tutan dili, ekonomik belirsizlik, şiddet haberleri, siyasi kutuplaşma ve ruh sağlığına dair kaygılar aynı anda üst üste geliyor. Böyle olunca gençler, sadece dünyaya değil, kendi hayatlarına dair de “güvende miyim?” sorusunu daha sık sormaya başlıyor.

Araştırma neye bakıyor, nasıl bir tablo çiziyor?

Çalışmayı yürüten akademisyen Prof. Gabriel Rubin, 1997-2012 doğumlu kişilerle siyaset, risk algısı ve protesto kültürü üzerine uzun görüşmeler yaptı. Toplam 107 gençle yapılan konuşmaların ardından, katılımcıların büyük bölümünün “Z kuşağı dünyayı korkutucu bir yer olarak görüyor” ifadesine yakın durduğu aktarılıyor. Bazı gençler, bu hissi yalnızca genel gündeme değil, kişisel gelecek planlarına da taşıdıklarını söylüyor.

Gençlerin en çok kaygı duyduğu başlıklar neler?

Araştırmada kaygı alanları geniş bir yelpazeye yayılıyor. Sosyal medyanın etkileri, ekonomik belirsizlik, okul saldırıları gibi şiddet olayları, siyasi kutuplaşma, suç oranlarındaki artış, göçmen hakları ve ruh sağlığı sorunları başlıca maddeler arasında. Buradaki ortak nokta şu: Gençler bu başlıkları tek tek değil, birbirini besleyen bir “risk atmosferi” olarak görüyor.

Risk algısını büyüten üç etken

Çalışmanın işaret ettiği üç temel unsur, bu kaygının neden kalıcılaştığını da anlatıyor. Birincisi, pandemi dönemi kapanmaları ve sürekli çevrimiçi olma haliyle dünyaya dair “tehdit” hissinin pekişmesi. İkincisi, dünyayı değiştirme ve sonuçlar üzerinde kontrol kurma inancının zayıflaması; kişi kendini etkisiz hissettikçe risk daha büyük görünmeye başlıyor. Üçüncüsü ise iklim krizi gibi çözümü zor başlıklarda geleceğe dair karamsarlığın artması; bu durum kronik stres ve umutsuzluğu besliyor.

“Ya tamamen güvenli ya tamamen tehlikeli” bakışı

Araştırma, Z kuşağında riskin gri tonlarını yönetmenin zorlaştığını da öne sürüyor. Bazı gençler durumları “ya tamamen güvenli ya tamamen tehlikeli” diye değerlendirince, riskle baş etme stratejileri daralabiliyor. Rubin’in vurgusu da burada önem kazanıyor: Görüşmelerin zaman içinde daha umutlu bir yerden daha karamsar bir çizgiye kayması, yalnızca gündemin değil, gençlerin geleceğe bakışının da değiştiğini düşündürüyor.

Kaynak: Haber Merkezi