Kaleme aldığı dört farklı kitapla edebiyat dünyasında kendine özgü bir yer edinen Kızılırmak, mesleki deneyimlerini hikâye, masal ve şiirlerle bir araya getirerek okurla buluşturuyor.
“Ben yazar ve hemşireyim, eğitimci ve sosyoloğum” sözleriyle kendini tanımlayan Kızılırmak, tek bir unvana sığmayan kimliğini bir bütün olarak ele alıyor. Ona göre yazarlık, diğer mesleklerinden bağımsız değil; aksine onları besleyen ve anlamlandıran ana damar niteliği taşıyor.

Hikâyelerin Kaynağı: İnsan, Toplum ve Gözlem
Onkoloji hastanesinde hemşire olarak görev yapan Kızılırmak, yazarlık serüveninin temelinde insan hikâyelerinin yer aldığını vurguluyor. Hastaların, ailelerin, öğrencilerin ve toplumun farklı kesimlerinin yaşadıkları; onun metinlerinde dönüştürücü bir anlatıya dönüşüyor. İlk romanı Suna’nın Şarkısı, genç yaşta onkoloji servisinde çalışmaya başlayan bir hemşirenin yaşadıklarını konu alıyor. Kurgu bir eser olmasına rağmen, pek çok gerçek deneyimin izlerini taşıyor.
Romanda yer alan masallar ise Kızılırmak’ın yıllar boyunca biriktirdiği metinlerden oluşuyor. Kimi zaman zor bir nöbet sonrası, kimi zaman içsel bir ihtiyaçla kaleme alınan bu masallar, yazarın kendi ifadesiyle bir “şifalanma dili” işlevi görüyor.
Çocuk Kitaplarına Uzanan Yol: Annelikle Gelen İlham
Kızılırmak’ın çocuk edebiyatına yönelmesi ise annelik deneyimiyle başlıyor. Pandemi döneminde kızıyla birlikte yürüttüğü yaratıcı süreç, ilk şiir kitabının ortaya çıkmasına vesile oluyor. Bu deneyim, yazarın içindeki üretme isteğini görünür kılıyor ve profesyonel yazarlık yolculuğunun kapılarını aralıyor.
“Eyvah Pırtım Konuştu” adlı çocuk kitabı, sağlık temelli eğlenceli bir fikirden doğarken; Sayıların Efendisi ise matematiği korkulan bir ders olmaktan çıkaran sıra dışı bir öğretmen-öğrenci ilişkisinden ilham alıyor. Her iki kitap da çocukların dünyasına hitap eden, öğretici ve yaratıcı bir anlatım sunuyor.
Disiplin, Rutin ve Yazma Kararlılığı

Yoğun nöbet temposuna rağmen yazmaktan vazgeçmeyen Sakine Kızılırmak, son iki yıldır her gün mutlaka yazmaya zaman ayırdığını belirtiyor. Bazen bir saat, bazen yalnızca on dakika… Ona göre önemli olan süre değil, hayaline bağlı kalmak. Bu disiplin, yazarlık kimliğini canlı tutan en önemli unsur olarak öne çıkıyor.
“Kimsenin Sizi Tanımlamasına İzin Vermeyin”
Gençlere ve üretmek isteyenlere seslenen Kızılırmak, çok yönlü olmanın bir zayıflık değil güç olduğunu vurguluyor. Toplumun kalıplarına sığmak yerine, bireyin kendi tanımını oluşturması gerektiğini savunuyor. Hemşirelik, yazarlık, eğitimcilik ve sosyolojiyi bir arada taşıyan Kızılırmak’ın hikâyesi, bu bütünlüğün mümkün ve değerli olduğunu gösteriyor.





