Bir zamanların çeyizlerin vazgeçilmezi olan ipek iğne oyaları, artık Kastamonu'nun Taşköprü ilçesinde yalnızca geçmişin hatırası olmaya başladı.
Kastamonu’nun Taşköprü ilçesine özgü el emeği göz nuru ipek iğne oyaları, teknolojinin ve hazır ürünlerin yaygınlaşmasıyla birlikte giderek unutuluyor. Yüzyıllardır kadınların sabır ve ustalıkla işlediği bu özel sanat, 2025 yılı itibariyle yok olma tehlikesiyle karşı karşıya. Zamanında genç kızların çeyiz sandıklarını süsleyen bu oyalar, artık ne eskisi kadar rağbet görüyor ne de yeni kuşaklar tarafından öğreniliyor.
Taşköprü Oyalarını Diğerlerinden Ayıran Özellikler
Taşköprü iğne oyası, diğer iğne oyalarından ayrılan birçok özgün detaya sahip. Öncelikle bu oyalar, tamamen saf ipekten yapılıyor. En belirgin farkı ise iplerin makinada değil, elde bükülmesi. Bu el yapımı ipek iplikler, kök boyalarla renklendiriliyor ve tamamen doğal malzemelerle hazırlanıyor. Oyalar, yemeninin içine değil dışına, boş şekilde işleniyor ve eskidikçe yeni bir yemeniye aktarılabiliyor. Bu sayede hem dayanıklılık hem de sürdürülebilirlik sağlanıyor. Ancak yıkanmayan ipekten yapılmaları sebebiyle büyük bir özenle korunmaları gerekiyor.
Her bir oyada santimetrekareye 100’ü aşkın ilmek düşüyor. Bu da yapım süresini oldukça uzatıyor. Günde 4 saatlik bir çalışmayla tek bir model ancak 15 günde tamamlanabiliyor.
“Her Oyanın Bir Anlamı Var”
46 yıldır ipek iğne oyasıyla uğraşan 75 yaşındaki Fikriye Tunçer, bu sanatın yalnızca süs değil, aynı zamanda bir kültür taşıyıcısı olduğunu söylüyor. Tunçer, özellikle papatya modelinin geçmişte kız istemeye gelen erkek tarafından beğenildiğini göstermek için kullanıldığını, her oya ve rengin ise ayrı bir anlam taşıdığını belirtiyor. Oyalarda en çok tercih edilen modeller arasında sümbül, karanfil, papatya, gül, çelleğo, hercai, tersane çiçeği, kuzu göbeği, yasemin ve hanımeli yer alıyor.
Kültürel Miras İçin Geç Kalmadan Adım Atılmalı
Taşköprü’nün kültürel kimliğinin önemli parçalarından biri olan ipek iğne oyaları, kaybolmaya yüz tutmuş geleneklerimiz arasında yerini almış durumda. Ustaların sayısı her geçen yıl azalırken, bu sanatı yaşatmak adına halk eğitim merkezlerinde kurslar açılması, belediye ve yerel yönetimlerin destek projeleri geliştirmesi büyük önem taşıyor. Aksi takdirde, Taşköprü’nün bu eşsiz el işi geleneği, yalnızca müzelerde ve arşivlerde kalacak.