Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) verileri, rapor kullanımındaki artışı gözler önüne seriyor. 2024 yılında 6 milyon 479 bin 436 rapor düzenlenirken, bu raporlar için toplamda 33,7 milyar TL ödeme yapıldı. 2025’in yalnızca ilk 8 ayında ise 3 milyon 970 bin sağlık raporu düzenlendi ve bunun karşılığında 29,6 milyar TL tutarında ödeme gerçekleştirildi. Bu rakamlar, rapor kullanımının çalışma hayatında ne kadar yaygınlaştığını ortaya koyuyor.

İş Kanunu Ne Diyor?

İş Kanunu’nun 25. maddesi, rapor nedeniyle iş akdinin feshedilme koşullarını net şekilde düzenliyor. Eğer işçi kendi kastı, düzensiz yaşam biçimi veya alkol alışkanlığı nedeniyle işe 3 gün üst üste ya da bir ay içinde toplam 5 gün gelmezse, işveren bildirimsiz fesih hakkına sahip oluyor. Bunun yanı sıra, sık sık rapor almak da Yargıtay kararları ışığında “geçerli fesih nedeni” sayılabiliyor. Bu durumda işveren, işçiye ihbar süresi tanıyarak sözleşmeyi feshedebilir.

Rapor Süresi ve İhbar Kuralı

Burada en kritik nokta, alınan raporların iş akışını olumsuz etkileyip etkilemediği. Eğer rapor süresi, işçinin tabi olduğu ihbar süresini 6 hafta aşarsa, işveren çalışanın sözleşmesini savunma hakkı vermeden feshedebilir. Ancak işverenin, işletmenin işleyişinin ciddi şekilde zarar gördüğünü belgeleyebilmesi gerekiyor.

Kıdem ve İhbar Tazminatı Durumu

Rapor nedeniyle işten çıkarılan çalışan, kıdem tazminatını alma hakkını koruyor. Özellikle hastalık, doğum veya kaza gibi geçerli sebeplerle alınan raporlarda kıdem hakkı saklı tutuluyor. Ancak ihbar tazminatı konusunda durum farklı. Bu tür fesihlerde işçi ihbar tazminatına hak kazanamıyor. Yani çalışan kıdemini korurken, ihbar tazminatını kaybediyor.

İşe İade Davası Açılabilir mi?

Her rapor, işten çıkarma için geçerli sebep oluşturmaz. Eğer işveren, raporların iş düzenini bozduğunu kanıtlayamazsa işçi işe iade davası açabilir. Fakat raporların, işyerinde aksamalara neden olduğu belgelenirse, mahkeme işveren lehine karar verebilir.

Kaynak: Haber Merkezi