Koleksiyoner ve emekli öğretmen Mustafa Gezici’nin 40 yılda bir araya getirdiği Türk boyu damgalarından bir bölümü, Safranbolu’nun UNESCO Dünya Miras Listesi’ne kabul edilişinin 31. yılı etkinlikleri kapsamında açılan sergide görücüye çıktı.
UNESCO’nun 31. Yılı Etkinliklerle Kutlanıyor
Karabük’ün Safranbolu ilçesinin UNESCO Dünya Miras Listesi’ne kabul edilişinin 31. yılı dolayısıyla düzenlenen kutlamalar, Tarihi Safranbolu Sempozyumu ile başladı. Programda günün anlam ve önemine ilişkin konuşmalar yapıldı.

40 Yıllık Birikim Sergilendi
Etkinlikler kapsamında, koleksiyoner emekli öğretmen Mustafa Gezici (61), 40 yıl boyunca topladığı 90 Türk boyu damgasından 39’unu katılımcıların beğenisine sundu. "Türk Dilinin Sessiz Tanıkları: Türk Boy Damgaları" adıyla açılan sergi, Türk kültürü ve tarihine ışık tutan önemli izleri bir araya getirdi.

Kültürel Miras ve Tarihe Katkı
Serginin, Safranbolu’nun kültürel miras kimliğine katkı sunmasının yanı sıra Türk boylarının tarihsel izlerinin tanıtılmasına da önemli katkı sağladığı ifade edildi.

“Tarihin Sessiz Tanıklarıdır”
Gezici, gazetecilere yaptığı açıklamada, "Anadolu’da artık son aşamada hayvanlara vurulan damgalardır bunlar. Hayvancılığın artık çiftliklere çevrilmesi, köy hayvancılığının da çok azalması nedeniyle bunlar son 50 yıldır kullanılmaz oldu. Ama tarihin sessiz tanıklarıdır bu hayvan damgaları, Türk boy damgalarıdır" dedi.

Anadolu’nun Dört Bir Yanından Toplandı
Bugüne kadar yaklaşık 90 damga topladıklarını belirten Gezici, "Bunlar, Türklerin Anadolu’ya 1071’den daha önce geldiğine dair belgelerdir. Sessiz tanıklarıdır. Yılda yaklaşık 4 tane falan bulabiliyoruz. İşte 40 yıllık bir emektir bu yani. Yozgat, Kayseri, Erzurum, Elazığ, Erzincan ve Kastamonu; bu bölgelerden topladık. Moğolistan’dan da gelen var. Bir arkadaş gönderdi; 3–4 tane de oradan var. Karşılaştırma açısından Moğolistan’dan geldi" diye konuştu.

Damgaların Anlamı ve Kullanımı
Gezici, damgaların kullanımına ilişkin ise şu ifadeleri kullandı:
"Büyükbaş hayvanların butlarına, küçükbaş hayvanların da kulaklarına vurulurdu. Yani Türkler ilk defa, şunu söyleyelim, hayvanlara kulak küpesinin ilk mucididir. Kime ait olduğu belli oluyor böylece. Ova ova, boy boy bellidir bunlar. Hatta iki kardeş boyun bile damgaları ayrıdır"








